İyi de ben Atatürk'ün bu astronomik miktardaki mal varlığını mevcut geliriyle nasıl ve nereden edindiğini sorgulamadım ki? İş daha oraya gelmedi. Neden oraya takılıyorsunuz? Ben sadece resmi belgedeki mal dökümünü aktardım.
Atatürk'ün kendisinin hazırlattığı yüklü mal varlığı dökümünü okuyanın aklına ilk olarak bu rahatsız edici sorunun geleceğini pekâlâ biliyorlar çünkü ve derhal savunmaya, daha doğrusu saldırıya geçiyorlar.
Oysa burada sorulması gereken mantıklı sorular şunlar olmalıydı:
1. Atatürk sahibi olduğu 155 bin dönüm arazi, on binlerce baş inek, koyun, tavuk ve dahi 58 adet merkep, lunapark, yoğurt imalathanesi vesaire demirbaşları hazineye hangi şartlarda devretmişti?
2. Eğer hazineye devretmeseydi bu akıl almaz miktarlardaki taşınır ve taşınmaz mallar hangi şanslı varise veya varislere kalacaktı?
Şimdi ilk soruyu açarak konuya girmeye başlayalım.
1925-1937 yıllarında kesintisiz başbakanlık yapan İsmet Inönü, Sabahattin Selek'e anlattığı ve sağlığında CHP'nin resmi yayın organı olan Ulus gazetesinde tefrika edilen Hatıralar'ında son derece çarpıcı bir iddiayı dile getiriyor.
`En yakın silah ve siyaset arkadaşı' diye sunulan Inönü'ye göre Atatürk, Orman Çiftliği'ni Tarım Bakanlığı'na (Ziraat Vekaleti) satmaya (tam deyimini kullanmaya terbiyem müsaade etmiyor) çalışıyormuş. Kudretli başvekil Inönü buna hemen itiraz etmiş.
Atatürk, çiftliklerde hükümet ve devletin de büyük emekleri bulunduğunu, dolayısıyla "hazine yardımı ile meydana gelmiş bir eseri tekrar hazineye satma"nın doğru olmayacağını söyleyen Inönü'ye "Öyleyse ne yapayım?" diye sormuş. O da manidar bir edayla "Bilmiyorum" diye cevap vermiş. Bunun üzerine Atatürk "Vereyim ama nereye vereyim?" diye garip bir sualde bulunmuş. Inönü de "Hazineye ver" demiş ve sonuçta çiftliklerin hazineye devrinin kendi tavsiyesi üzerine gerçekleştiğini ilan etmiş.
Dahası Ismet Paşa o patlayınca nerelere sıçrayacağı bilinmeyen parça tesirli bombanın pimini çekmeyi de ihmal etmemiş. Şöyle demiş:
Aslında [Atatürk'ün] çiftliği elden çıkarmasının bir sebebi de zarar etmesiydi. Ondan [yani zarardan] kurtulmak için satış muamelesi düşünülüyordu.
Ozetlersek, İnönü'ye göre Atatürk, açıkça zarar eden çiftliği devlete "satarak" Cumhurbaşkanlığı bütçesinden sürekli para emen bu baş belasından kurtulmak istemekle, kendisini de bu haksızlığın önüne geçmeye çalışan hamiyetperver bir siyasetçi olarak sunmaya gayret etmektedir (Ne kadar hamiyetperver olduğunu, daha doğrusu yakınlarına karşı ne yaman hamiyetperverliklerde (!) bulunduğunu başka bir vesileyle anlatırım inşallah.)
Peki bu sözleri kim söylüyor?
Devrin kudretli başbakanı Ismet Inönü.
Nerede söylüyor?
Sabahattin Selek'e anlattığı, Ulus gazetesinde tefrika edilen ve sonra da Inönü Vakfı tarafından Bilgi Yayınevi'nde basılan hatıralarında.
Sizin anlayacağınız, belgemiz sağlam.
12
Altına imzasını attığı listeye göre Atatürk Ankara'da Orman, Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesut ve Çakırlar çiftliklerinden oluşan Orman Çiftliği ile Yalova'daki Millet ve Baltacı, Tarsus'taki Piloğlu, Silifke'deki Tekir ve Şövalye çiftliklerinin olduğu gibi, Hatay Dörtyol'daki portakal bahçesi ile Karabasamak Çiftliği'nin de sahibi görünmektedir.'
Atatürk vasiyetinde hazineye bağışladığı malları 6 kalemde topluyor.
İlk kalem, arazidir. Buna göre toplam 154.729 dönüm araziye sahip olduğunu öğreniyoruz. Ayrıntılar şöyledir:
582 dönüm meyve bahçeleri,
700 dönüm fidanlık (650 bin adet fidan),
400 dönüm Amerikan asma fidanlığı (560 bin adet kök bağ çu-buğu),
220 dönüm bağ (88 bin adet bağ kütüğü),
375 dönüm sebze bahçesi 220 dönüm zeytinlik (6600 ağaçlık),
1654 ağacın bulunduğu 17 dönüm portakallık,
15 dönem kuşkonmazlık,
100 dönüm park ve bahçe ile 2650 dönüm çayır ve yoncalık,
1450 dönüm orman, 148 bin dönüm tarıma elverişli arazi ve meralar.
Ardından bina ve tesisler geliyor. Buna göre 51 adet binanın sahibi olduğunu kendisi yazıyor Atatürk. Şöyle ki:
45 yönetim binası ve ikametgâhı,
7 adet 15 bin baş koyun kapasiteli ağıl,
Aydos ve Toros yaylalarında kurulan 6 mandıra, 8 at ve sığır ahırı, 7 ambar, 4 samanlık ve otluk, 6 hangar ve sundurma, 4 lokanta, gazino ve eğlence yerleri, lunapark, 2 fırın ve 2 sera.
Vasiyetnamenin üçüncü kısmında ise fabrika ve imalathaneler sıralanıyor.
Başbakanlık Arşivi'ndeki belgeden Atatürk'ün birer adet bira, malt, buz, soda ve gazoz, deri, tarım aletleri ve demir fabrikası ile biri Ankara'da, diğeri Yalova'da olmak üzere iki adet modern süt fabrikası olduğunu öğreniyoruz.
Ayrıca yine Ankara ve Yalova'da birer geniş ("vasi") yoğurt imlathanesi, yılda 80 ton şarap üretme kapasitesine sahip bir şarap imalathanesi, elektrikli bir değirmeni, Istanbul'daki bir çeltik ("çelik" değil!) fabrikasında yüzde 40 hissesi, her biri 15'er ton kaşar, 1000 teneke beyaz peynir, 600 teneke tuzlu yağ yapmaya elverişli iki imalathanesi de faal haldeymiş.
Belgede "Umumi Tesisat" başlığı altında aşağıdaki bilgilere yer verilmiş bulunuyor:
Ankara ve Yalova' da iki tavuk çiftliği,
Yalova'daki çiftliğinde iki özel iskele ve liman tesisatı,
Üçü Ankara'da, ikisi Istanbul'da olmak üzere beş adet satış mağazası,
Orman Çiftliği'nde kanalizasyon, sulama, telefon ve elektrik tesisatları, küçük beton köprüler, özel yollar, içme ve su dağıtım şebekesi; Yalova ve Tekir çiftliklerinde de benzer tesisat.
Orman Çiftliği'nde çiftlik müzesi ile ufak çaplı bir hayvanat bahçesi tesisatı. Listenin en ilginç kısmını ise canlı hayvanlar kalemi oluşturuyor. Buna göre Atatürk'ün,
Kıvırcık, merinos, karagül, karaman cinslerinden 13,100 baş koyunu,
Simental, Hollanda, Kırım, Jersey, Görensey, Halep yeni üre-tilen Orman ve Tekir ırklarından 443 baş sığırı,
İngiliz, Arap, Macar ve yerli ırklardan 69 adet koşu ve binek atı,
58 adet çoban merkebi (eşeği),
Legorn, Rhode Island ve yerli ırklardan 2450 adet tavuğu varmış.
Durun, liste bitmedi henüz. Şimdi de sıra Atatürk'ün cansız demirbaşlarında. Atatürk'ün cansız mal varlığı arasında 16 traktör, 13 harman ve biçerdöver makinesi ve o günün fiyatlarıyla 66.000 lira degerincie (bu rakamın üzeri nedense sonradan karalanmış!) "bilumum' ziraat alet ve edevatı, 35 tonluk bir adet deniz motoru (Yalova çiftliğı’nde), beş kamyon ve kamyoneti, iki binek otomobili ile I servislerinde çalıştırılan binek ve yük arabası bulunuyormuş.
Mustafa Armağan Satılık İmparatorluk sayfa: 33
Araştırmacı Yazar Said Alpsoy, Atatürk'ün mal varlığını 'servet' olarak değerlendirip bu servetin kaynaklarını belgelerle açıkladı
Alpsoy, Kanal A'da yayınlanan Fatin Dağıstanlı'nın sunduğu 'Türkiye'nin Seçimi' programına katıldı.
Alpsoy, Atatürk'ün mal varlığından değil 'servetinden' bahsetmenin söz konusu olduğunu belireterek şöyle konuştu:
"Atatürk ile Recep Tayyip Erdoğan arasında ciddi benzerlik var. İkisi de cumhurbaşkanı. Atatürk cumhuriyeti kuran, Erdoğan ise halkın seçtiği cumhurbaşkanı. Erdoğan'ın mal varlığı ile ilgili ciddi manipülasyonlar yaptılar. Peki Türkiye'nin kurucusunun mal varlığını kaç tanemiz merak ediyoruz diye düşündüm.
M. Kemal Atatürk'ün mal varlığı değil de serveti hakkında, halkın zihinlerinde alt yapı yoktur. Bu serveti de Kemalist rejim sakladı. Bu devlet aklıyla saklanan milli bir cehalettir.
1937'de M. Kemal servetinin bir kısmını hazineye devrediyor.
Atatürk'ün servetini ispatlayan belgeler:
İki tane çok kuvvetli referansım var: Hasan Rıza Soyak'ın Atatürk'ten Hatıralar kitabı. Soyak, Atatürk'ün Genel Sekreteri idi.
Matbuat Umum Müdürlüğü yayınlanan resmi süreli yayınlardan Ayın Tarihi isimli Dergi. 1933 senesi 43 sayılı dergi. Bu yayınlarda Atatürk'ün servetine dair uzun listeler yer alıyor. Hasan Rıza'nınki özetidir.
Atatürk'ün servet bilgilerini alt üst ettiler.
Derin Tarih Dergisi'nin 1. sayısına baktığımızda 1881 yılına dönüyoruz. Pembe ev denilen yer babalığına ait, annesinin kendi babasından sonra evlendiği adama ait. Zaten kendi evleri de o pembe eve yakındı. Atatürk bunu zor hazmetmişti. Atatürk'ün doğumuyla o evin alakası yok.
Bizim Kemalistlerimiz altın saçlı kahraman zihniyetin altını doldurmak için bu pembe ev masalını uydurdular. Halbuki köşk yavrusunda doğdu.
"Atatürk'ün serveti izah edilemez"
Sadece Atatürk'ün doğduğu yer değil onun ailesinin ekonomik durumunun gerçekliği de ilkel zihniyetle alt üst edilmiştir. Kemalist ideolojinin ürünüdür. Gerçek servet gizlenmiştir. 155 bin dönüm arazisi vardır.
Neden? Çünkü bu servetin kaynağının izah edilebilir yönü yok. Bu servet aileden gelmiş olamaz. Babası iflas edip, kendini içkiye vurmuş ve erken yaşta ölmüştür. Annesi, ağabeyinin yanına sığınıyor. Fakirliğin durumu ortada. O çiftlik Atatürk'ün dayısına ait değil, o çiftlikte çalışandı. Sonra Atatürk, askeri okulu kazanıp, gidiyor. Annesi başkasıyla evleniyor. Atatürk okullarını bitirince maaş almaya başlıyor. Yani ailesinden gelir hiç almadı.
"Atatürk öldükten sonra efsane yaratıldı"
Efsanevi Atatürk , Kemalist ideoloji ürünüdür ve Türkiye'nin temel taşıdır. Atatürk öldükten sonra efsane yaratıldı. Bu yüksek egodan dolayıdır. Bu içgüdüsel bir ilkelliğin ürünüdür.
Okul bitikten sonra...
Başarılı şekilde, hızla, başarıyla tırmandı. Samsun'a hareket etmeden önce İstanbul'da 7-8 ay kaldı. Biriktirdiği para vardı. Fikriye Hanım için ayrı, annesi ve Makbule için de ayrı ev tutuldu ve Pera Palas'ta da sürekli tuttuğu oda var. Bunlar ciddi para gerektirir. Sonra dolandırılıyor. Ankara'ya dönünce annesine ve kız kardeşine bıraktığı para bittiyse değerli eşyaların satılması için haber gönderiyor. Demek ki çok para bırakmamış onlara.
Milli mücadelede yardım toplandı
Hint Hilafet Komitesi milli mücadeleye yardım için para gönderdiler. Peki sonra ne oldu? 2 yıl sonra hilafet kaldırıldı. İki görüş var. Ya 380 bin lirası ya da 500 bini milli mücadeleye verdi. Yani Hintli Müslümanlar hilafet korunsun diye para gönderiyorlar. Bu gelen paradan Mustafa Kemal'in şahsi hesabıyla İş Bankası'nın kuruluşunda kullanılıyor. 10 bini Cumhuriyet Gazetesi kurucusu Yunus Nadi'ye verildi. 50 bin lira da CHP milletvekiline yapılıyor. Hintli Müslümanların gönderildiği parayla banka kuruldu, CHP'ye arpalık oldu.
Halide Edip Adıvar ve eşinin Atatürk ile tartışıp yurtdışına gitmesinin nedeni bu parayla ilgili Atatürk'e Halide Edip'in ağır sözleridir. Halide Edip ve eşinin kellelerinden korkup yurtdışına çıkmalarına neden olacak demek ki çok büyük bir tartışma çıkmış. Paris'te eşiyle birlikte 12 yıl sürgün hayatı yaşadı. İnönü affıyla geldi.
1923'te Atatürk Cumhurbaşkanı oldu ve...
1923'te Atatürk Cumhurbaşkanı ve tabi ki maaşı var. Medyada çıkan ve yalanlanmayan habere göre Recep Tayyip Erdoğan 26 bin 800 lira alacak. Biz ekonomi olarak G20'deyiz. Bunun içindeki Cumhurbaşkanı 26 bin 800 lira alacak.
Peki o dönemde o ekonomik dönemde Atatürk'ün aldığı maaş kaç liraydı? Bu Kemalist rejimin 10 Kasım 1989 tarihli Nokta dergisi referansımdır. 1928 şartlarında Atatürk 10 bin lira net maaş alıyordu. Bu ne ifade eder? bir cumhuriyet altını o dönemde 5 liraydı. Yani 2 bin 800 altın yapıyor.
Bugün ise cumhuriyet altını 601 lira. Yani,1 milyon 682 bin 800 lira aylık maaş yapar. Bugün Erdoğan'a saldıranlar baksınlar ki insanlık üstüne koydukları şahıs kaç lira almış! Erdoğan'ın alacağı altın 44 buçuk fakat Atatürk'ünki 2 bin 800 altın.
Şu bakiyede duran hesabın temizlenmesi lazım. O zamanlar insanlar ot yiyordu. Bugünkü gibi G20'de filan değiliz. İnsanlar açlıktan ot yiyordu.
Atatürk'ün mal varlığının kaynakları...
Atatürk'ün servetine kaynak olan dört kaynak var.
Mete Tuncay, Marksist Yakın Dönem Siyasi Tarihi'nin uzmanlarındandır. Bu kişi Eleştirel Tarih kitabında, "Hint Müslümanlarından gelen 600 bin lira para, Mısır'dan Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın Türk vatandaşlığına alınması karşılığında alınan 900 bin lira. Ama bu yine de izah etmez. Mutlaka başka 'hediyeler' de vardır" diyor.
Atatürk'e tehdit mektupları
Latife Hanım'ın babasından Atatürk'e yazılmış tehdit mektupları var. Bildiğimiz rant kaynağını söylersem kötü olur cümlesi yazan mektuplar. Bunlar da belge olarak mevcut.
Üçüncü kaynak ise ilginçtir. Yaşar Kemal'i Atatürk sempatizanı olarak biliriz. İnce Memed cilt 2, 22'inci bölüme bakılmalı. İddia şu: İttihat Terakki yönetimi Anadolu2dan Ermenileri çıkarttılar. Ege'den de Rumları çıkarttılar. Ermeni ve Rumlardan gayrimenkul, taşınmaz mallar kaldı. Resmiyete göre hazineye verildi. Halbuki tarihi gerçeklik hazineye yüzde 10 gibi sus payı verildi. Ama kalanını da yağmaladılar. Herkesin yağmaladığı mal kendine kar kaldı.
İnce Memed romanında, Atatürk'ün Mersin'deki çiftliğine değinir ve o ve diğer mallar Ermenilerden kalmadır. Yaşar Kemal'in ifadesi ile yağmalanan malların aslan payı Mustafa Kemal'e veriliyor ve o da reddetmiyor. Tarihçiler buraya odaklansın. Yaşar Kemal laf olsun diye bunları söylemiyor.
Dördüncü kaynak ise; Mustafa Armağan'ın Satılık İmparatorluk kitabı. Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili bir bilgi paylaştı. 25 Aralık 1954 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin yayınladığı bir haber var. Haberde, Makbule Hanım Ankara Atatürk Orman Çiftliği'nin 100 dönümünün kendisine ait olduğuna dair dava açtı. O günün değeri ile o para 1 milyon lira yapıyor. Hemen ertesi günkü haberde ise, "10 köylü daha dava açtı" diye bir başlık. Habere göre, köylüler normal bir satışla satın alınmadığını söylüyorlar. Bu habere göre yapılan gasptır. Açılan davaların biri de kazanılmış ve Yargıtay tarafından tasdik edilmiştir. Bu haber Kemalistlikten taviz vermeyen Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alıyor.
Kaynak: KanalAhaber
http://www.risalehaber.com/ataturkun-serveti-izah-edilemez-216867h.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.