Mustafa İslamoğlu Kur'an ile nasıl aldatıyor
Ebubekir Sifil Mustafa İslamoğlu'nun Hz Adem'in Babası Görüşü Neye Dayanıyor
Mustafa İslamoğlu Hz Adem'in babası vardır
“Hz. Adem (as)’ın Babası vardır” diyen Mustafa İslamoğlu’na cevap
(Muhatabını “ilim adamı” olarak kabul edilmeyi hak etmeyen biri olarak gördüğünden, burada söyleyeceklerim daha ziyade tekdir muhtevalı olacak.!)
Bu sapkınlık nereye kadar gidecek, duracaksa nerede duracak, bilemem. Bildiğim şu: Yıllardır dilimizde tüy bitti anlatmaktan: “Ey insanlar, bir kısım kimseler ellerinde Kur’an tutarak sizi bir yere çağırıyor. Ellerinde tuttukları Kur’an’a değil, sizi nereden koparıp nereye savurduklarına bakın. Elinde Kur’an tutmak, her iddiasının arkasından –kendi meallandirmesiyle– bir kısım ayetler okumak tek başına bir iddiaya meşruiyet/makbuliyet kazandırmaz. Aksi söz konusu olsaydı tarih içinde gördüğümüz onca itikadî fırka ortaya çıkmazdı. Unutmayın, o fırkaların her birinin elebaşı da elinde Kur’an tutuyor” ve “Ey insanlar, şimdiye kadar aldatıldınız; size doğru Kur’an anlayışını ben gösteriyorum” diyordu.
Dolayısıyla ey Ümmet, bu insanlara sırf ellerinde Kur’an tutuyorlar diye aldanmayın. Bu insanlar dillerini eğip bükerek söylediklerini “bu Allah’ın ayetidir” diye pazarlayarak ve ayetler arası ilişkiyi kendi hevalarına göre tayin ederek sizi bir yerlere çağırıyor. Bilin ki çağırıldığınız yer “muradullah” değil. Bu adamların heva ve heveslerinin peşinde savrularak size emanet edilen bu hayatı heba etmeyin!
Din’in temel sabitelerine ilişkin olarak geride bıraktığımız 1400 yıl içinde bu Ümmet’in ıskalayıp da ahir zamanda bir kısım yeni yetmelerin keşf ettiği herhangi bir hakikat olabileceğine ihtimal veriyorsanız, üzerinde konuştuğunuz dinin sahiden İslam olup olmadığını bir daha sorgulayın!
Sadece –Sünnîsiyle bid’isiyle– İslam Ümmeti’ne mensup kesimlerin değil, temeli vahye dayanan dejenere olmuş dinlerin mensuplarının dahi üzerinde ittifak ettiği “Hepiniz Âdem’densiniz; Âdem de topraktandır” hakikatini “öyle değilmiş, Âdem’in de babası varmış” diyerek reddedilmesi gerekenler kategorisine sokuyorsanız, bulunduğunuz yer Sofistaiyye’dir, bilesiniz!..
Evet “ilim”in yerini “retorik”in, Usul’ün yerini sloganın aldığı bir ortamda Mustafa İslamoğlu’yla hangi ciddi meseleyi hangi seviyede konuşabiliriz? Hatta konuşabilir miyiz? İslamoğlu’nun ilim adına anladığı dil hangisidir? Bu soruların bende cevabı yok.
“Kendini ilim adamı olarak görüyorsan, ilim adamının ilmî meseleleri başkalarıyla ilmî seviyede müzakere etmesi tabiidir; gel konuşalım” diyorsunuz; duvardan ses varsa ondan da var.
“İlim adamı değilsen, haddini bil, boyunu aşan meselelere girme” diyorsunuz; çilekeş mazlum ideal adamı pozlarına bürünerek “düşmanlarım üstüme çullanıyor” diyor. Aşağılıyorsunuz, “nisan yağmuru yağıyor” diyor. Peki sen hangi dilden anlarsın güzel kardeşim? Onu söyle o dilden konuşalım…
Aranızda, “İslamoğlu’yla uğraşman şart mı; bırak ne hali varsa görsün” diyen çıkar mı, bilmiyorum. Çıkmamasını umarım. Bu “adam”ın “Kur’an’ı silah olarak kullanıp” bu Ümmet’in inancına, değerlerine, aidiyetlerine… saldırması karşısında susarsak hangi yer bizi üstünde taşır, hangi gök bizi altında barındırır?.. “Suriye’yi İran’a verelim” diyecek kadar gözü dönmüş; ekmeğini yiyip suyunu içtiği topraklara da, Suriye halkına da, Ümmet’e de ihanetini en açık tonda ifade edecek kadar gemi azıya almış bir “adam”dan bahsediyoruz…
Her geçen gün tiynetini biraz daha açık ediyor. “Atalar dini” dedi, Ümmet’e savaş açtı; “İsrailiyat” dedi, Sünnet’e savaş açtı. Şimdiki savaş ilanı doğrudan Kur’an’a!..
(Bu arada, “Savaş açtı” tabirini kullandığıma bakıp da “ne muktedirmişim” diye şişinmesine vesile olmak da istemem. “Savaş” dediğim Donkişotvari olanından. Ama o Sanço’yu inandırabilmişti sadece, bizimkinin dili alabildiğine zehirli…)
Nasıl yapıyor bunu? Tabii ki maskeleyerek. Ümmet’e saldırısını “Emevi saltanatı”yla; Sünnet’e saldırısını “uydurma hadis” söylemiyle maskeliyor. Peki Kur’an’a savaşını neyle maskeliyor? “Popüler algı”yla! Popüler algı, hazır kalıplar, şartlanmışlıklar üzerine inşa edilir.
Herhangi bir şeyi “tartıştırmadan kabul ettirmek” istiyorsanız, önce algıyı oluşturur, şartlandırırsınız; arkasından diyeceğinizi dersiniz. “Cuk” diye oturur. Ayete bir anlam yükler, ardından “Kur’an böyle diyor” dersiniz; sonra da “Kur’an kendisine yanlış anlam verilmesini kabul etmez; derhal reddeder” diye eklersiniz. Karşınızdaki kitle, ayetler üzerindeki her manipülasyonunuzu Allah Teala’dan gelmiş bir “ayet” olarak algılar. Bir anlamda “hokkabazlık” yani. Ama bu da yetmez; kitlenin, “unique” olduğunuzu düşünmesi için, bir taraftan da şişik egonuzla yıkımcılık yapmalısınız. Hem de züccaciye dükkânına girmiş fil gibi…
Hz. Âdem (a.s)’ın babası?
Hz. Âdem (a.s)’ın topraktan değil, başka bir varlığın nutfesinden yaratıldığını, onun da –tıpkı diğer insanlar gibi– bir babasının ve annesinin bulunduğunu söylemek için sadece zırvalama yeteneğine değil, aynı zamanda hokkabazlığa ve hatta pişkinliğe de ihtiyaç vardır zira. Hatta bunlar da yetmez, yaratıcısına kafa tutan İblis mantığından da nasiplenmiş olmak gerekir…
Evet, ifade aynen şöyle: “(…) “Âdem’in babası kimdi?” diye soruyorum ara sıra ya! “Âdem’in babası da mı var?” diyorlar. “Var yaa! Kur’an söylüyor! İnsan suresinin ikinci ayeti Âdem’in babasının olduğunu söylüyor. Öyle ya! Herhalde toprak değil. Toprak hepimizin babası. (…) Ama Âdem’in babası var! (…) Onun için yani ısrarla bunun üstünde duruyorum. Yani Kur’an’a göre Âdem’in yaratılışını öğrenin. Gidip de uydurmalardan, Ehl-i Kitab’ın İsrailiyatın uydurmalarını Kur’an’a yamamaya kalkmayın. Anlatabiliyor muyum? Evet, nedir İnsan suresindeki? “Hel etâ ale’l-insâni hînun mine’d-dehri lem yekün şey’en mezkûrâ. İnnâ halakne’l-insâne min nutfetin…”
“El” (“halakne’l-insân” cümleciğindeki “insân” kelimesinin başındaki elif-lâm, E.S) cins içindir. İnsan türünün tamamını Allah nutfeden yarattı. Âdem insan mı değil mi şimdi? Buna karar vereceksiniz. Âdem de insan diyorsanız, o da “tür”e girer ki, o da nutfeden yaratıldı. Yani o da bir rahimden geldi. Âdem’i de taşıyan bir rahim vardı. Anlatabiliyor muyum?…”[1]
Evet, bir şeyler anlatıyorsun, ama hangi mekanizmanın ifrazatı olduğu belli olmadığından, anlattığın şeyler sadece “zırva” babından bir şeyler ifade ediyor… “Ben demiyorum, Kur’an diyor” demen, söylediğin şeyin “zırva” olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Zira onu Kur’an demiyor; sen o küçücük beyninle bu zırvayı Kur’an üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyorsun!
İnsanlara anlatmak istediğimiz şey tam olarak işte bu! Şeytanının kulağına üflediği şeyleri “matah” kılmanın en kolay ve etkili yolu, onu Kur’an söylüyormuş gibi, yani Allah Teala’nın kelamıymış gibi sunmaktır. Herifçioğlu da bunu yapıyor: “Ben söylemiyorum, Kur’an söylüyor” diyor! Ne kadar masum değil mi?
İftiranın böylesini bir Ehl-i Kitap atmıştı Âlemlerin Rabbi’ne, şimdi de bu! Hata yapabilirliğini, yanılabilirliğini dile getiremeyecek kadar uçmuş, “Bu benim anladığımdır; doğruysa Allah Teala’dan, yanlışsa bendendir” diyebilme şansı dahi elinden alınmış. Tam ibretlik bir vak’a: “Kur’an söylüyor!” Yani bu senin sapkın anlayışın değil, Allah Teala’nın –kendisine hiçbir batılın yaklaşamayacağı– sözü öyle mi?.. Estağfirullah, sümme estağfirullâh!..
Hz. Adem (a.s)’ın yaratılışı konusunda Kur’an ne söylüyor?
Kur’an’ın, Hz. Âdem (a.s)’ın bir ana-babadan dünyaya geldiğini söylediğini böyle kesin bir dille iddia eden kimsenin, bunu “mefhum” olarak değil, “mantuk” olarak ifade eden bir ayet göstermesi gerekmez mi? Hz. Âdem (a.s)’ın “topraktan” yaratıldığını “nassen” ifade eden onca ayet dururken bir ayetin “mefhum”undan hareket ederek “Kur’an böyle diyor” demenin adı “tahrif” değilse nedir?..
Yukarıda verdiğim deşifre metinde avurtlarını doldurarak “El, cins içindir” falan diyorsun ya dinleyicide Arapça’yı yalamış yutmuş izlenimi oluşturmak için; şimdi soralım: Şu ayetteki “El” ne için: “Doğrusu Biz insan türünü bir nevi konsantre bir balçıktan yarattık.” (12/el-Mü’minûn, 12)[2] Meal açık, ama ben yine de yukarıdaki ifadelerini (“uyarlama” dışında) hiç bir tasarrufta bulunmadan kopyalayıp buraya yapıştırayım: “El”, cins içindir. İnsan türünün tamamını Allah bir nevi konsantre bir balçıktan yarattı. Âdem insan mı değil mi şimdi? Buna karar vereceksiniz. Âdem de insan diyorsanız, o da “tür”e girer ki, o da balçıktan yaratıldı….”
Aynı şey, 7/el-A’râf, 12; 15/el-Hicr, 26, 28; 17/el-İsrâ, 61; 23/el-Mü’minûn, 12; 32/es-Secde, 7; 55/er-Rahmân, 14 ve daha başka ayetler için de geçerli. Bütün bu ayetlerde de insan cinsinin balçıktan/çamurdan yaratıldığı açıkça zikrediliyor. Ne diyeceksin şimdi? Hz. Âdem (a.s)’ın bir ana-babadan dünyaya gediğini söyleyen gerçekten Kur’an’sa bunları söyleyen kim? Bu ayetler hakkında kıvranarak yapacağın her manevra, İnsan suresindeki ayet hakkında söylediklerin için de geçerli olacak “anlatabiliyor muyum?”
Doğrusu şu ki, âmm bir ifade umumu üzere bırakıldığında husus zorunlu olarak mühmel kalacaksa, umum, hususa hamlolunur, yani âmm ifadenin tahsisi zorunlu olur. Evet, bilhassa Hanefîler nezdinde âmm’ın hükmü kat’îdir; ancak tahsis gerektiren bir delil varsa tahsise gidilir. Burada bir değil, birçok hâss delil mevcut. Yani İnsan suresinde “cins için olan el takısı” ile gelen ayetin ifadesi âmm’dır; yukarıda adreslerini verdiğim ayetlerse hâss.
İnsan, 2 ayetindeki âmm ifade umumu üzere bırakılırsa, yukarıda adreslerini verdiğim ayetler mühmel/devre dışı kalacaktır. Dolayısıyla ister mantuk-mefhum cihetinden bakalım, ister umum-husus cihetinden, İnsan suresindeki ayetin diğerlerine takdiminin hiçbir usulî, mantıkî, Kur’anî gerekçesi yoktur! Tabii gözleri ve kalbi mühürlenmemiş olanlar için!..
“Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir…” (3/Âli İmrân, 59)
Bu ayet, Hz. İsa ile Hz. Âdem (ikisine de selam olsun) arasında bir ilişki, bir benzerlik olduğunu söylüyor. Bunun özel bir anlamı olmalıdır ki, bunun, iki aziz peygamberin dünyaya gelişinin bir “baba” olmaksızın vuku bulduğu gerçeği olduğunda asla şüphe yoktur. Yoksa mezkûr iki peygamberi diğerlerinden ayıran, sadece ikisine özel bir başka benzerlik mevcut değildir. “Var” diyenin delil diye beyhude çırpınmaktan ya da İslamoğlu gibi “işkembeden atmaktan” başka yapabileceği birşey yoktur!
Bu ayetin devamı şöyle: “Onu topraktan yarattı…”
Şimdi, buradaki zamiri Hz. İsa (a.s)’a gönderecek olursak, O’nun topraktan yaratıldığını söylememiz gerekecek. O’nun yaratılış kaynağını “toprak” teşkil ettiyse, bu durum Hz. Âdem (a.s) için evleviyetle geçerlidir. Zira ilk yaratılan Hz. Âdem (a.s)’dır. Zamiri Hz. Âdem’e gönderirsek –ki doğrusu odu–- ayet, Hz. Âdem (a.s)’ın yaratılış maddesinin “toprak” olduğu noktasında “nass” olur!
Gerçi bu meselede sapıtmadan önce yazdığın mealde[3] bu ayete düştüğün 4 no’lu notta, “Zımnen: Babasız doğmak bir beşere ilahlık kazandırsaydı, bu, Hz. İsa’dan önce Hz. Âdem’in hakkı olurdu” demişsin; ama senin kıvraklığında biri için bunun sorun teşkil etmeyeceğini biliyorum…
Uzatmayalım… Geldiğin nokta şudur Mustafa İslamoğlu: Allah Teala Kur’an-ı Kerim’in hiç bir ayetinde Hz. Adem (a.s)’ı bir “ana-babadan” yarattığını söylemiyor. Bunu Kur’an’a, yani Allah Teala’ya sen atfediyorsun. Yani Allah Teala’ya ve Onun kitabına açık ve net iftira ediyorsun!
Zebunu olduğun nefis ve şeytan ikilisi seni sonunda bu noktaya kadar savurdu. Bu aşamadaki bir insanın aklının başında kalması mümkün müdür? Belli ki senin için bunu söylemek pek mümkün değil. Aksi söz konusu olsaydı Allah Teala’ya ve Kur’an-ı azimüşşana bu iftirayı atmadan önce düşünürdün: Hz. Âdem bir anne rahminde, bir babanın nutfesinden yaratıldıysa, onun babası neden yaratıldı? Esasen bu sorunun cevabı, aklını peynir ekmekle yememiş bir kimseyi dehşete düşürmek için fazlasıyla yeterlidir. Zira “Hz. Âdem’in babası” insansa, onun babası da, onun babası da… insandır. Öyle olmak zorundadır. Senin ayarı bozuk mantığına göre İnsan suresindeki ayet “insan cinsinin” nutfeden yaratıldığını belirttiğine ve Hz. Âdem dahi bundan istisna olmadığına göre, “insan” cinsi olan her varlık bir nutfeden yaratılmıştır. Peki bu silsileyi Hz. Âdem (a.s)’dan itibaren geriye doğru nereye kadar götürebileceksin?
İki ihtimal var:
- Ya bu iş devr-i teselsüle girer ki, batıldır; sonu “taaddüd-i kudema”ya gider.
- Bu süreç geriye doğru “insan dışı” bir çiftin insana ebeveynlik yaptığı bir noktaya kadar gider. Darwin’e buradan ekmek çıkmaz diyorsun, ama ağzından çıkanı kulağının duymadığı çok açık… Bir zamanlar Süleyman Ateş’in de düştüğünü müşahede ettiğimiz bu varta, diğerinden daha az ibretlik değildir.
Bu iki batıldan hangisini yeni bir “Kur’an söylüyor” iftirasıyla Allah Teala’ya atfedeceğin sana kalmış. Allah Resulü (s.a.v)’in, yukarıda adreslerini zikrettiğim ayetlerde ve benzerlerinde dikkatimize sunulan hakikati teyit eden “İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır; Âdem de topraktandır” beyanı “İsrailiyat”sa eğer[4], vallahi bu İsrailiyat Kur’an’a, senin ifrazatından daha uygun.
Not: İslamoğlu ve hempasının dillerine pelesenk ettiği şu “ensest” meselesine de en kısa zamanda değineceğim inşaallah.
Ebubekir Sifil
12 Şubat 2016
Mustafa İslamoğlu: "Hz. Adem'in babası vardır"
Mustafa İslamoğlu'ndan ilginç bir iddia daha.
Yapmış olduğu farklı açıklamalarla sürekli gündemden düşmeyen ve tepkileri üzerine toplayan Mustafa İslamoğlu'ndan yeni bir iddia daha.
İslamoğlu sahibi olduğu Hilal Tv'de Hz. Adem'in babasının olduğunu ileri sürdü.
AKABE Vakfı’nın kurucusu ve İlahiyatçı Mustafa İslamoğlu Hilal Tv'de yayınlanan Vahyin Penceresin'de Hz. Adem hakkında şu ifadelere yer verdi.
Mustafa İslamoğlu Hz. Adem'in babasının olduğu ileri sürerek İnsan Suresi 2. ayeti delil sundu. (Hiç şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu denemekteyiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.) İnsan Suresi 2
Mustafa İslamoğlu Hz. Adem'in insan olduğunu bu yüzden doğal olarak aynı normal insanlar gibi bir rahimden doğduğunu ifade etti.
Akıl karıştıcı bu iddialar sonrasıİslamoğluna şu soruları sormak gerekmez mi?
Madem Hz. Adem bir babadan meydana gelmişse Hz. Adem'in babası olduğu gibi bir annesinin de olması gerekmez miydi?
Mustafa İslamoğluna göre her insan bir babadan türüyorsa Hz.İsa'nın da bir babasını olması gerekmez miydi?
Allah Hz. Adem'le alakalı bu tür soruların karşılığını Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor.
"Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi."(A'li İmran.59)
(A'li İmran.59) Tefsiri: İsa'nın doğuşu, insanların alışageldiği realitelerle kıyaslandığında gerçektèn ilginçtir. Fakat insanlığın babası Hz. Adem'in yaratılışına kıyas edildiğinde ilginç tarafı kalır mı? -Doğuşu nedeniyle- İsa konusunda tartışma yapan, mücadele eden ve babasız olarak yaratıldığındàn dolay O'nun etrafında kuruntu ve masallardan ağlar örmeye çalışan ehli kitap... Evet aynı ehli kitap, Adem'in topraktan yaratıldığını Allah'ın ruhundan soluk üflenmekle O'na bu insani organizmanın kazandırıldığını kabul ediyor... İsa'nın etrafında ördükleri masalları hikayeleri Adem in etrafında örmeye çalışmıyorlar! Adem için; O'nun Lahuti bir tabiatı vardır" demiyorlar! Halbuki Adem'in kendisinden insan olarak yaratıldığı unsur, İsa nın babasız olarak doğmasına neden olan unsurun aynısıdır: Her ikisinde de temel faktör ilahi nefhadır! Ve bu İlâhî nefha da "ol!" sözünden başka bir şey değildir. Yaratılmak istenen herşey onunla yaratılır: "O da oluverir".
Böylece bu gerçeğin... Hz. İsa gerçeğinin... Hz. Adem gerçèğinin... Bütünü ile yaratma gerçeğinin yalınlığı ortaya çıkar. Kolayca ve net bir biçimde insanın gönlüne iner. Öyleki insan onà hayret eder: Allah'ın büyük yasasına, yaratma ve geliştirme yasasına birden uygun düşen bu olay etrafında nasıl tartışma körüklenebilir?
A'raf 189- "O ki, sizi bir tek kişiden türetti, o tek kişinin beraberliğinde huzura ereceği eşini de kendi özünden yarattı, eşini kucaklayıp sarınca, hafif bir yük yüklendi, Onu bir süre taşıdı, sonra yükü ağırlaşınca, eşler birlikte "Eğer bize sağlıklı bir çocuk verirsen, kesinlikle sana şükredenlerden oluruz" diye Allah'a dua ettiler. "
A'raf 189 Tefsiri: Tefsirlerde yer alan birtakım rivayetlerde deniyor ki; bu kıssa gerçek bir olaydır ve Hz. Adem ile Havva'nın başından geçmiştir... Çünkü onların çocukları hep sakat olarak doğuyordu. Bunun üzerine şeytan onlara gelmiş, Havva'yı aldatmış ve karnındaki çocuğuna "Abdulhâris" adını vermesini söylemişti... Haris ise şeytanın bu dediklerini yaptığı gibi Hz. Adem'i de birlikte kandırmıştı! Bu rivayetin yahudi mitolojisinden kaynaklandığı açıktır. Çünkü yahudi mitolojisine dayalı dinlerini, tahrif etmiş bulunan hristiyan düşüncesine göre sapıklığın bütün günahı Havva'nın boynundadır. Bu anlayış pek tabii olarak sağlıklı islâm düşüncesine tamamen aykırıdır.
Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. Bakara 30
Allah, sizi (babanız adem'i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)' Nuh (17)
"Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım.""(Hirc.28)
"İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, ÂDEMİN SOYUNDAN ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail'in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir. Kendilerine Rahmân (olan Allah)ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı."(Meryem.58)
Sizi bir tek nefisten, candan [Âdem aleyhis selamdan], ondan da eşini [Havva validemizi] yaratan Allah’tır.) [Araf 189, Zümer 6]
İnsanlar bir kişiden, Hazret-i Âdem’den yaratılmıştır. (Nisa 1, Enam 98)
İlk insan topraktan, nesli nutfeden yaratıldı. (Fatır 11, Hac 5, Kehf 37, Mümin 67)
"Allah sizi (Hz. Âdem'i) bir topraktan, sonra bir meniden (Hz. Âdem'in neslini) yarattı." (Fatır, 35/11).
"Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Âdem'in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) hâline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)..." (Mü'minun, 23/12-14).
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ,Âdem aleyhisselamı yeryüzünün her tarafından alınan topraklardan yarattı. Bu sebeple neslinden, siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi, bu renkler arasında bulunanlar da oldu. Kimi yumuşak, kimi sert, kimi de temiz oldu.) [Ebu Davud]
(Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı yarattıktan sonra, “Git şu meleklere selam ver. İşte senin ve neslinin selamlaşması böyle olacaktır” buyurdu.) [Buhari]
(Allahü teâlâ, Cehennemdeki azabı en hafif olana "Dünyadaki her şey senin olsaydı, Cehennemden kurtulmak için onları feda eder miydin?" buyurur. O da "Evet" der. "Sen Âdem’in sulbünde iken, çok az şey istedim, şirk etme dedim. Ama sen şirk ettin” buyurur.) [Hâkim]
Ravi : Ebu Hureyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir dereceye düşerler. Allah Teala hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü`min yahut bedbaht bir facirdir. İnsanların hepsi Hz. adem`in evlatlarıdır. adem ise topraktan yaratılmıştır."
HadisNo : 5223
Mustafa İslamoğlu Kur’an ile nasıl aldatıyor – Adem’in babası çelişkisi
Sizlere yazıyoruz, yazıyoruz… Sadece Kur’an, Kur’an bize yeter, Kur’an’a bakarak herkes istediğini anlar ve yorumlar deyip hadis ve sünnet inkarcılığı yapanların asıl amacının Müslümanları İslam’dan uzaklaştırıp dalalet yollarının içine çekmek istediğini bas bas bağırıyoruz.
İşte size çok açık bir misal.
Mustafa İslamoğlu önce “Adem’in babası da anası da yok” diyor, daha sonra“Adem’in babası da var” diyor.
Açık bir şekilde çelişiyor. Fakat burada önemli olan husus, her iki söyleminde de“Kur’an böyle söylüyor” diyor.
Buna “Kur’an ile aldatmak” mı diyelim, “Kur’an ile dalga geçmek” mi?
İki söylemini de “Kur’an böyle diyor” diye destekliyor. O halde söylemlerinin birisinde Kur’an’a iftira ediyor değil mi? Yani biri doğru ise diğeri yanlış.
Peki, her halükarda Kur’an’a iftira eden biri dinlenir mi? takip edilir mi? peşinden gidilir mi? Hiç mi aklınızı kullanmazsınız?
İŞTE O VİDEO
ÇAĞRI YAPIYORUZ
Bu şahsı takip eden kardeşler! Bakınız, sizi yıllardır Kur’an’a çağırdılar fakat aslında Kur’an’dan kendi çelişkili anladıklarına çağırdılar. Kur’an bu adama değil Peygamberimize vahyoldu ve O’nun bize açıklaması istendi. Peygamberimize itaat etmekle, isyan etmemekle emrolunduk. O’nun haram kıldığını haram saymak, verdiği hükme razı olmakla emrolunduk. Peygamberiizi saf dışı bırakarak Kur’an’ı kendi heva ve heveslerine göre yorumlayan bu gibi insanlar her zaman çelişkiye düşecekler, sizi de düşüreceklerdir. Kur’an’a atılan iftiraya bilerek veya bilmeyerek rıza göstereceksiniz. Ve ahiretiniz mahvolacak.
Akıl işte böyle durumlarda hak ile batılı ayırt etmeye yarar. Biz size tebliğ ediyoruz ki, gittiğiniz yol yanlıştır. Resulüllah’ın olmadığı, hadis ve sünnetin inkar edildiği hiçbir yol sizi Kur’an’a çıkartmaz.
Gelin, bu yanlıştan vazgeçin…
www.ihvanlar.net