31 Aralık 2019 Salı
İslam Alimlerinin Şia şii Hakkındaki Görüşleri
Konuya başlamadan önce şunu belirtmekte fayda vardır: İslam Mezhepleri Tarihi kaynaklarında, Şia’yı ifade etmek için Rafızîlik, Sünniliği ifade için ise Ehl-i Sünnet tabirleri kullanılır. Bu nedenle, Şiilerin“Aslında burada Şia’dan değil Rafızîlerden bahsediliyor”türünden savunmaları değersizdir. Aşağıda bazı İslam alimlerinin görüş ve fetvalarına özet olarak yer verilmiştir.
İmam Buhari’nin görüşü
Kur’an-ı Kerim’den sonra en sağlam İslam kaynağı olan Sahih-i Buhari’nin sahibi İmam Buhari, Şia hakkında “Namazımı Şiiler ya da Hıristiyan ve Yahudiler arkasında kılmakta fark görmüyorum. Onlara selam verilmez. Hastaları ziyaret edilmez. Onlarla nikâh yapılmaz. Şahitlikleri kabul edilmez ve kestikleri yenmez” demiştir.
İmam Gazali’nin görüşü
Büyük İslam âlimi İmam Gazali, İhya-ı Ulumuddin isimli eserinde, Şia’nın sahabelere dil uzattığına işaret etmiş ve “Masum İmam Teorisi”nin yanlış olduğunu hükme bağlamıştır. Ayrıca, El-Mustazhirî / fedil’ulbatıniyye isimli eserinde Şia’nın sapkın düşüncelerini reddetmiştir: “Şiiler, Ehl-i Sünnet’i küfürle itham etmeleri ve sahih hadisleri reddetmeleri sebebiyle her iki yönden de küfre düşmüşlerdir.”
İmam-ı Azam’ın görüşü
Hak mezheplerden Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife Hazretleri, Şia hakkında şu fetvayı vermektedir: “Şia akidesinin aslı (amacı) sahabeleri sapık olarak göstermektir.” “Hz. Hatice’den sonra âlemlerin en faziletli kadını Hz. Aişe’dir Kendisi tertemizdir ve (Peygamber eşine zina yakıştırması yapan) Şiilerin yaptığı iftiralardan beridir.”
İmam Malik’in görüşü
Hak mezheplerden Maliki mezhebinin kurucusu İmam-ı Malik Hazretleri, “Muhammed, Allah’ın elçisidir ve onunla birlikte olanlar da kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler…” mealindeki Fetih Suresi’nin 29. ayetinden, “sahabeye düşmanlık eden kişilerin kâfir olacağı” hükmünü çıkarmıştır. İmam Malik, “Çünkü sahabeler kâfirlere nefret verirler. Kim sahabeye düşmanlık ederse bu ayete binaen kâfir olur.” demektedir.
İmam Malik’e Şia hakkında sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: “Ne onlarla konuş, ne de onlardan (hadis) naklet; şüphesiz onlar yalancıdırlar.”
İmam Hanbel’in görüşü
Hak mezheplerden Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel Hazretleri, Şia hakkındaki fetvaları doğrular nitelikte şunları ifade etmiştir: “Müslümanları kendi yollarına davet eden Şiilere selam verilmez ve cenaze namazları kılınmaz.”
Ahmed bin Hanbel, Malik bin Enes’ten “Nebi’nin (sav) ashabına sövenin İslam’dan hiçbir payı ve nasibi yoktur” rivayetinde bulunmuştur
İmam Şafii’nin görüşü
Hak mezheplerden Şafi mezhebinin kurucusu İmam Şafii, Şiiler hakkında “Saptırıcıların en şerlileri” tanımlaması yapmıştır: “Eğer Şiilerin adamlarını köle olarak almak ya da evimi tamamen altınla doldurmalarını isteseydim, onlar için Ali (r.a) adına yalanlar uydururdum. Fakat ben Allah adına yemin ederim ki, O’nun adına hiç yalan uydurmadım. Sizi nefislerine uymuş saptırıcılardan sakındırırım. Onların en şerlileri de Şiilerdir.”
İmam Şafii’nin Şia hakkında şunları demiştir:
“Ben Rafızîlerden (Şiilerden) daha çok yalancı şahitlik edeni görmedim.”
“Şia dışında herkesten ilim (alıp) nakledebilirsin; çünkü onlar hadis uydurup bunu dinlerinden kabul ederler.”
Abdülkadir-i Geylani’nin görüşü
Tasavvuf büyüğü Gavs-ı Azam Seyyid Abdülkadir-i Geylani Hazretleri, Şia’nın İslam inancına aykırılığı ve imamet teorisinin asılsızlığı hususunda şu noktalara dikkat çekmiştir:
“Muhammed (sav) ümmeti, başka peygamberlerin ümmetlerinden daha üstündür. Bu ümmetin üstünü, O’na iman ederek mübarek yüzünü görmekle şereflenen Sahabe-i Kiramdır. Sahabelerin en üstünü Hudeybiye’de Resulullah’a biat eden 1.400 kişidir. Bunların en üstünü Bedir Muharebesi’nde bulunan 313 kahramandır. Bunların üstünü, ilk Müslüman olan 40 kişidir ki, 40.sı Hazret-i Ömer’dir. Bunların üstünü Aşere-i Mübeşşere, yani hayatta iken cennetle ismen müjdelenen 10 kişidir. Bunların üstünü Hulefa-i Raşidin yani 4 halife olup, bunların da üstünü sırasıyla Hz. Ebu Bekir, sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman, sonra da Hz. Ali’dir. Sahabe Resulullah’ın “Ashabıma imam ol” diye ferman ederek (kendisinden sonra namazları kıldırması için) tayin ettiği Ebu Bekir’i azletmekten Allah’a sığınmıştır. Buna rağmen Hz. Ebu Bekir, ayağa kalkıp üç defa “Beni halife kabul etmekten vazgeçeniniz var mı?” diye sormuş, Hz. Ali ayağa kalkıp “Resulullah seni hepimizin önüne geçirdi. Kim seni geriye çekebilir?” şeklinde cevap vermiştir.
Abdülkadir-i Geylani Hazretleri “Gunyet’üt-Talibin” isimli şaheserinde, Şiilerin lanet ettiği sahabelerin üstünlüklerini ifade eden hadisleri uzun uzadıya işlemiş, Şia akidesinin temelsizliğini ortaya koymuş ve Şiilerin iddialarına kesinlikle katılmadığını beyan etmiştir.
İmam-ı Rabbani’nin görüşü
İslam tasavvufunun kilometre taşı İmam-ı Rabbani Hazretleri, Türkçe’ye “Hak Sözün Vesikaları” olarak tercüme edilen “Redd-i Revafıd” isimli eserinde, Şia hakkında şunları kaydetmektedir: “Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir’in halifeliğini seve seve kabul etmişti. Bunu herkes iyi bildiği için, Şiiler “İstemeyerek kabul etti” demekten başka söz bulamadılar. Hz. Ebu Bekir, halifeliğe layık olmasaydı, Hz. Ali onu istemez, “Benim hakkımdır” derdi. Nitekim Hz. Muaviye’nin halife olmasını kabul etmedi; kendisi halife olmak için uğraştı.”
İslam Tasavvufunun en önemli eserlerinden Mektubat-ı Rabbani isimli eserinde İmam-ı Rabbani, Şia hakkında şu hususları kaydetmektedir: “Resulullah Efendimiz, beyan buyurduğu fırka-i naciyeyi “Onlar, ben ve ashabımın üzerinde bulunduğumuz hal üzerinde olanlardır” diye tarif etmiştir. Resulullah Efendimiz böylece “Benim yolum ashabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, onların yoluna tabi olmaya bağlıdır” demektedir. Resulullah Efendimize tabi olmak iddiası, ashabının yoluna tabi olmaksızın boş bir iddiadır. Hiç şüphe yoktur ki, Peygamber Efendimizin ashabının yoluna devamlı gidenler, Ehl-i Sünnet ve’l Cemaattir. Allah bunların sayini meşkûr eylesin. İşte, fırka-i naciye bunlardır. Şia ve Hariciler gibi, Resulullah Efendimizin ashabına lanet edenler, onların yoluna tabi olmaktan elbette mahrumdur.
Abdülkadir El-Bağdadi’nin görüşü
Mezhepler Tarihi alanında günümüze kadar otoritesini koruyan ve “El-Fark Beyn’el Fırak (Mezhepler Arasındaki Farklar)” kitabının yazarı Abdülkadir El-Bağdadi, Şia hakkında çarpıcı bir tespitte bulunmaktadır: “Küfrün herhangi bir çeşidini duymayalım veya görmeyelim ki, illa o küfrün bir çeşidi Rafızî (Şia) mezhebinde bulunmasın… (Bu nedenle) Şiileri tekfir etmek (küfre girdiklerine hükmetmek) vaciptir.” Bağdadi burada Şiiliğin karma bir din olduğunu açık olarak ifade etmiştir.
Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi’nin görüşü
Sayıları milyonu aşan talebeleri arasında Sultan II. Abdülhamid’in de bulunduğu tasavvuf yolunun büyüklerinden Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi, Şia’yı sapkın mezhepler arasında saymıştır. Gümüşhanevi Hazretleri, “Ehl-i Sünnet İtikadı” isimli eserinde “Şiilerin tekfiri vaciptir’’ (Şiilerin kafir olarak tanımlanmaları zorunludur) demektedir.
Gümüşhanevi Hazretleri söz konusu kitabında, “Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir’e küfredip lanetlemeleri, ölülerin tekrar dünyaya döneceğine inanmaları, Cebrail vahyi Hz. Ali’ye getireceğine yanlışlıkla Hz. Muhammed’e getirmiştir demeleri ve 12 imam inancı”nedeniyle Şiiliği sapkın olarak saydığı mezhepler arasına almıştır.
Diğer bazı alimlerinin görüşleri
Endülüs’te vezirlik yapan, hadis ve fıkıh otoritelerinden İbn-i Hazm, Şia hakkında şöyle demiştir: “Hıristiyanlar gibi ‘Kur’an değiştirilmiştir’ diyen Şiiler aslen Müslüman değildir. Küfür ve yalan konusunda Yahudi ve Hıristiyanları takip ederler.”
Muhammed Ali Eş-Şevkani: “Şiilerin ve davetlerinin aslı, dindar insanları aldatmak ve Müslümanların şeriatına muhalefet etmektir. Bu kişiler, bu temiz şeriatı reddetmek ve ona muhalefet etmek isteyince, onu taşıyanların şahsiyetlerine dil uzattılar. Çünkü şeriata ulaştıracak yol ancak onlardan geçer. Şeytani vesilelerle ve lanetlik bahanelerle aklı zayıf olanları yanılttılar. Onlar hayırlı halifelere küfredip lanet ederler.”
Muhammed bin Yusuf, Şia hakkında “Şiileri ancak dinsiz kimseler olarak görüyorum.” demiştir.
İmam Beyhaki de Hz. Ali’den şu rivayeti nakletmiştir: Allah Resulü’nün “Ümmetimden bazı kimseler meydana çıkacak, ashabımı kötüleyeceklerdir. Bunlar, Müslümanlıktan ayrılacaklardır” buyurduğunu işittim.
Hicri yetmişli yıllardan günümüze kadar fıkıh âlimleri, Şia’nın İslam’ın dışı olduğu ve müşrike Şii kadınlarıyla evlenmenin haram olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
Şiilerle ilgili, “İlim ve İman Ehlinin İcmasına Göre Şia Mecus Dinidir” (İlim ve irfan ehlinin genel kanaatine göre, Şiilik Mecusiliğin devamıdır) gibi müstakil kitaplar bulunmaktadır.
http://reddiyeler.com/detay.asp?haberID=78
ŞİA’NIN KUR’AN’LA HESAPLAŞMASI
Yemen Yahudisi İbn Sebe’nin kurduğu Şia, Kur’an tasavvuru dahil daha pek çok mevzuda Ümmet’ten farklı düşünür. Kur’an-ı Kerime ta’n eder. Nitekim Şiiler, her dönemde Kur’an-ı Hakim’in tahrif edildiği iddiasıyla kitaplar yazmıştır. فَصْلُ الْخِطَابِ فِي إثْبَاتِ تَحْرِيفِ كِتَابِ رَبِّ الْأَرْبَابِ Adlı kitabın müellifi Ayetullah Mirza Hüseyin Nurî et-Tabersî (v.1320) de açıkça Kur’an-ı Kerim’in tahrif edildiğini iddia etmiştir. Bu kitapta, her yıl Muharrem ayında Hz. Hüseyin’in şahadetinin arkasına sığınarak, Hz Ömer’in emrindeki İslam ordularının yıktığı Sasani Devleti’ne ağıt yakanların iftiralarını görürsünüz. Kur’an’a suikast yapıp, İslam’ı durdurup Rüstem’in ordularının yolunu açmak için uydurulan iftiralar… On iki asırdır bu iftiralar “Kur’an-ı biz indirdik ve biz koruyacağız” ayetine çarpıp yok oluyor.
İran Lobisi ve Yeni Şia İddiaları
İran lobisi, amel defteri Kur’an’a iftiralarla dolu olan Şia’nın yolunu açabilmek için Eski Şia (Hz. Ali’den sonra), yeni Şia diye ayrıma gidiyor, eskisi problemliydi fakat Yeni Şia’da ittihad-ı İslam’ı amaçlıyor, bu yüzden onunla anlaşılabilir diyorlar.
İran’la Kesilen İslam Rüzgarı
Yeni Şia dedikleri Humeyni’nin Şia’sıdır. Humeynî üzerinden Şia’nın yolunu açmaya çalışıyorlar. Bu defa Humeynî üzerinden hedeflerine ulaşacaklar.
İhvan-ı Müslimîn ve Türkiye’de Milli Görüş Sünnet ve Cemaat akidesi çerçevesinde büyük mesafeler katedip, devletleşme aşamasına yaklaşınca küresel güçler Humeynî’ye “İran İslam Devleti”ni kurdurarak İhvan’ın ve Türkiye Müslümanlarının rüzgarını kesti. Kabiliyetli Müslüman gençler ABD ile 35 yıldır birbirine uluyan fakat tek kurşun atmayan İran’ın “İslam Devleti” terkibine aldanıp, safına geçti. Batı’nın en büyük müttefiki, bir anda Batı ile hesaplaşan kahraman konumuna getirildi. Müslüman gençlerin “Zaferler Müjdecisi Aziz İslam Önderi”, “İslam’ın Büyük Mücahidi”, “Mustazaf halklara İslam’ın devrimci yolunu gösteren Büyük Önder” diye yad ettikleri Humeynî de Tabersî ve selefleri gibi Kur’an’ın eksik olduğunu, mevcut Kur’an’dan üç kat daha büyük bir Fatıma mushafının olduğunu iddia etmiştir.
Sahabeye Saldıran Bir Devrimci: Humeynî
Humeyni Keşful Esrar adlı kitabında sahabeye iftira eder, وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا الْقُرْاَنَ ذَرِيعَةً لِتَحْقِيقِ نَوَايَاهُمْ اَلْفَاسِدَةِ bu sahabe dediğiniz adamlar Kur’an’ı fasid niyetlerini gerçekleştirmek için vesile yaptılar, der. Ona göre Hz. Ebubekir ve Ömer başta olmak üzere ashab (r.a.) dünyalıklar elde edebilmek için Kur’an-ı Kerim’i istismar etmiştir.
اِخْرَاجُ تِلْكَ الْاَيَاتِ مِنْ كِتَابِ اللهِ تَعَالَى اَلَّتِي كَانَتْ تَدُلُّ عَلَى خِلَافَةِ عَلِيٍّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَدْ سَهُلَ عَلَيْهِمْ Sahabe için Hz. Ali’nin hilafetine delalet eden ayeti kerimeleri çok kolay bir şekilde, hiç zorlanmadan, Allah’ın kitabından çıkardılar, der. Bunu diyen kim? Humeynî… Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in dünyalıkları için Allah Rasulü’ne(s.a.v) ihanet ettikleri, ihanetlerinin bekası için de Kur’an’dan ayet çıkardıklarını iddia eden bu adam “İslam Ümmeti’nin Yiğit Önderi” kabul edilmiştir. Başsız adamların olduğu yerde ayaklar baş olur.
Yeni Şia’nın ümmeti merkeze aldığı, Müslümanlar adına küresel güçlerle hesaplaştığı iddia ediliyor. Ne var ki Büyük Mücahid (!) Humeynî’nin Rafizi çocukları ABD ile sözlü savaşla iktifa ederken, Suriye, Irak ve Yemen’de Müslümanlara ölüm kusuyor. Tahran’da Sünnet ve Cemaat akidesine mensup müslümanlara cami açma izni vermezken Türkiye’de لَا شِيعيَّة وَلَا سُنِّيَّة وَحْدَة وَحْدَة اِسْلَامِيَّة Ne Şiiyiz, ne Sünniyiz sadece müslümanız, diyerek müslüman gençliği yanına çekiyor. Müslüman gençlerin profil resmi yaptıkları, kamplara posterini astıkları adam bu Humeynî’dir. Babasının adını Ömer, Ebu Bekir verdiği İslam gençleri ne olduğunu ve ne dediğini bilmeden sahabeyi kendi dünyalıklarına ulaşabilmek için Kur’an-ı Kerim’den Hz. Ali’nin hilafetine delalet eden Ayeti kerimeleri çıkaranlar olarak itham ettiği bu şahsı nasıl yüceltir? Allah Teala buyurmuyor mu: إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kur’anı kerimi biz indirdik onu biz koruyacağız, لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ Kur’anı hakime hiçbir yerden batıl gelemez. Hiçbir surette Allah’ın kitabına batıl ulaşamaz. Onu tahrif edemez. Fakat Humeyni Keşful Esrâr’da öyle şeyler söylüyor ki bunlar asla bir müslümana ait olamaz. إنَّ تُهْمَةَ التَّحْرِيفِ الَّتِي يُوَجِّهُونَهَا اِلَى الْيَهُودِ وَالنَّصَارَى اِنَّمَا هِيَ ثَابِتَةٌ عَلَيْهِمْ Humeynî bu ibaresiyle de açıkça sahabenin Yahudi ve Hristiyanlara yönelttiği Tevrat ve İncil’i tahrif etme ameliyesinin kendileri için bizzat sabit olduğunu söyler. Yani Yahudiler Tevrat’ı, Hristiyanlar İncil’i tahrif ettiler. Bunlar da Kur’an-ı bozdular, bu onlar tarafından bir suikastır, diyor.
Yeni Şia Eskisinden Farklı mı?
Küfür cephesi, Kur’an-ı Kerîm’in en büyük iki muhafızı olan Hz. Ebû Bekir ve Hz Ömer’e Kur’an-ı Kerim‘e ihanet etme iftirasında bulunan naylon devrimci Humeynî’yi Alem-i İslam’a “Büyük Mücahid” diye pazarladı. Kur’an ve Sünnet’le girdikleri her muharebeden nihai manada mağlub ayrılan Haçlılar, Humeynî’nin ağzından Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyerek Müslüman gençliği hakikatinden kopardı ve bunu başardılar. Evet bu zat Hz. Ebu bekir, Ömer, Osman başta olmak üzere Kur’an-ı canlarıyla koruyan Allah Rasulü’nün(s.a.v) ashabına bu iftiraları Keşful Esrâr adlı kitabında dile getiriyor. Şimdi söyleyiniz! Eski Şia ile yeni Şia arasında bir fark var mı? Tek bir fark var. O da yeni Şia takiyyeyi daha iyi beceriyor, medyayı daha iyi kullanıyor. Daha iyi aldatabiliyor. Daha stretejik hamleler yapabiliyor. Irak’ta, Suriye’de yani güçlü olduğu bölgelerde Sünnet ve Cemaat Akidesi’ne mensub müslümanları öldürüyor ya da susturuyor; Türkiye gibi zayıf olduğu yerlerde ise ümmetçi görünüyor.
Dâru’t-Takrîb ve Mealcilik
Takî el-Kummî adındaki bir Şii 1945’te Mısır’da دَارُ تَقْرِيبِ الْمَذَاهِبِ Daru’t-takrib’i kurarak mezhepleri birbirine yaklaştıracak, Ehl-i Kıbleyi tevhid edecekti. Nedense, “Dâru’t-Takrîb Beyne’l-Mezâhibi’l-İslamîyye” adındaki bu müessese sadece Ehl-i Sünnet akidesine bağlı Müslümanların olduğu yerlerde faaliyet gösterdi. Ehl-i Sünnet’e mensub bazı alimler de bu müessede görev aldı. Daru’t-Takrîb Mısır’da çalıştı. Türkiye’de faaliyet gösterdi. Belki burada kurumsal manada çalışmadı fakat hamlelerini burada da yaptı. Mealcilik bu müessesinin bir faaliyetidir. Kur’an Müslümanlığı adı altında Sünnet ve Mezheplerden koparılan Müslümanlar önce ortada bırakılacak, ikinci aşamada ise Şia kaynaklarıyla ayetler tefsir edilerek, Müslümanlar Şia’ya çekilecekti. Bu müessesenin gönüllü mensupları Ümmet’e “Hadisi, fıkhı devreden çıkaracaksınız, doğrudan Kur’an-ı Kerime gideceksiniz.” çağrısında bulundu. Türkiye’deki İran severler bu çerçevedeki ameliyeler neticesinde İran’a dost, Ehl-i Sünnet akidesine hasım yapılmıştır.
Neden Mısır?!
Madem bunlar İttihad-ı İslam noktasında samimi ve mezhepleri de ittihada engel görüyorlar peki neden bu دَارُ تَقْرِيبِ الْمَذَاهِبِ Şiilerin yoğun olduğu Tahran’da Kum’da Nevef‘de faaliyet göstermez! Neden İran’ın şehirlerinde, Şiileri mezheplerini bırakıp Ümmet’le Kur’an’da buluşmaya çağırmaz. Niçin, “Kürsiyyü’l-İslam” olan Mısır’ı üs edinir. Ey İttihad-ı İslam terkibini dillerinden düşürmeyen Farisiler! Neden Türkiye’de bu faaliyetleri yapıyorsunuz da, İran’daki Şiilere, Ehli Sünnet’le kardeş olmaları gerektiğini, onlara ümmet olduğumuzu anlatmıyorsunuz?
Ehl-i Sünnet’in Hasımları Aynı Safta
İşte bunun için Emperyalizmin himayesindeki bugünkü Şia, dünkü Şia’dan daha tehlikeli ve daha karmaşıktır. Kur’an-ı Kerîm’in tahrif olduğunu mevzu edinen Faslu’l-Hitab’ı bir Şii geçen asırda yazmıştı. Kitab Kur’anı Kerim’in tahrif olduğunu, bazı sure ve ayetlerin ondan çıkarıldığını iddia ediyor. Ne varki müellifi Tabersî’ye, ne onun çağdaşı “Büyük(!) Kur’an Müslümanı İranlı Cemaleddin Efganî”, ne de talebesi Muhammed Abduh cevap verdi. Vermediler, vermezler de… Çünkü her ikisi de Ehl-i Sünnet’e hasım olmaları cihetiyle aynı safta duruyorlar.
İki Mushaf İddiası
Şia, Kur’an da سُورَةُ الْوَلَايَةِ Velayet Suresi olduğunu ve bu surede şöyle bir ayet bulunduğunu iddia ediyor; يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِالنَّبِيِّ وَالْوِلِيِّ ”Ey iman edenler hem Nebiye, hem de Veliye iman ediniz”. Bu ayet de Kur’an’dan çıkarıldı diyorlar. Bir başka Şii de Kur’an-ı Kerim’in tahrifi ile alakalı yazmış olduğu eserinde diyor ki: “İki tane Kur’an vardır”. Bir tanesi عَامٌ مَعْلُومٌ Herkesçe ma’ruf ve malum olan bildiğimiz Kur’an. Diğeri de خَاصٌّ مَكْتُومٌ gizli özel olan herkesin ulaşamadığı Kur’an. Buna Fatıma mushafı diyorlar. Onlara göre bu öyle bir Mushaf ki, Kur’anın üç katı… Onun hiçbir ayeti Kur’an’ın ayetine benzemez. “Hiçbir harfi Kur’an’ın harfine benzemez” gibi ifadeler kullanarak esasında Kur’an’ın tahrifinden de öte şeyler söylemek istiyorlar. Yine Kur’an’ın tahrifi ile alakalı yazmış oldukları kitablarda “İnşirah Suresi” ile alakalı şöyle bir ayet vardı onu da çıkardılar diyorlar; وَجَعَلْنَا عَلِيًّا صِهْرك Ali’yi senin damadın yaptık. Kur’an’ı Hakim’in tahrif edildiği ile alakalı daha pek çok iftira ürettilerki onları ne bir Makale ne de bir konuşma ıstı’ab edebilir.
Dr. İhsan Şenocak
İşte Budur Humeynî Dediğiniz
http://reddiyeler.com/detay.asp?haberID=273
10 Aralık 2019 Salı
Kuran-ı Kerim Değiştirilsin Diyen ihlami güler'e Cevap
Reformistlerin geldiği noktalardan biride artık tahrif hareketine dolaylı değil direk girmek..
Mealcilerin geldiği uçuk durumlardan biride bu yeni piyasaya sürdükleri, Kur'an'da hata var söylemleri.. İnsanları küfüre sokacak ve ebedi hayatlarını mahvedecek öldürücü zehirleri yaymaya devam eden bu güruha ilahiyat prof. sıfatlı İlhami Güler'de eklendi. Daha önceleride malum HaberTürk vb. gibi Tv kanallarına ilahiyatçı sıfatlarıyla katılıp zehirler saçan bu şahıs şimdide Kur'ana noksanlık izafe ederek yeni bir sapıklığa kapı açtı. Şiilerinde Kur'an'da datalar var demesi gibi, batılın hep tek cephe olduğu bir kez daha kanıtlandı..
Yahudilerin ve Hristiyanların kendi kutsal kitaplarında yaptıkları tahribatın aynısını kutsal kitabımız Kur'anda yapmak isteyen bu zihniyet elbette kazdıkları kuyuya kendileri düşecektir. Çünkü Allahu Tealanın Kur'anın kıyamete kadar bozulmayacağına dair vaadi vardır. Ne yapsalar boş...
İşte Ülke Tv'de yayınlanan bir programda günümüz ehli sünnet hocalarından Dr. İhsan Şenocak hocaefendinin sapkın İlhami Güler'i ve o kafaları deşifre ettiği videosu;
Anadolu İlahiyat Akademisi altında; Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan, Mustafa Öztürk, Mehmet Çelik gibi reformistlerin İlhami Güler ile aynı yerde konuşma yapmalarınıda göz önüne alırsak, nasıl bir proje olduğunu daha net görebiliriz.. Yuvalandıkları kurumun adı Anadolu İlahiyat Akademi adlı kuruluş.. Bu kuruluş için bir an önce gerekli tedbirler alınmalıdır..
Bir kez daha üniversitelerin ilahiyat bölümlerinin ülkemizin milli ve manevi dinamikleri için artık faydadan çok zarar verdiği böylece ifşa olmuş durumdadır..
Samsun merkezli İFAM gibi ilahiyat alanında da faaliyet gösteren, ehli sünnet çerçevede eğitim veren kurumlara daha çok destek verilerek, bu alanda ki menfi durum müspet zemine çekilmelidir..
Diğer yanda İlahiyat fakültelerinin medrese usulü bir yapıya geçmesi içinde çalışmaların bir an önce gündeme gelmesi elzem olmuştur.. Günümüzde Menzil, İsmailağa vb. gibi medrese modelleri örnek alınabilinecek medrese yapılarıdır.. Bu yapıların desteklenmesi çok önemlidir..
Bir Ayet ve Açıklaması..
“Kesin olarak bilesiniz ki bu zikri (vahyi, Kuran’ı) kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Hicr, 15/9)
Şu halde burada "zikir"den maksat vahiy, korumadan maksat da vahiy sürecinde ve sonrasında kıyamete kadar, âyetlerin ilâhî olma özelliğini bozacak şekildeki herhangi bir dış etkiden vahyin korunmasıdır. Böylece -bağlamı da dikkate alındığında- âyette esas itibariyle müşriklerin vahye yönelik itirazları reddedilmekte, vahyin Allah'tan geldiği ve ona asla herhangi bir ilâvenin söz konusu olmadığı ve olamayacağı bildirilmektedir.
Kuşkusuz Peygamber'in korunması, dolaylı olarak vahyin de korunması anlamını içerdiğinden her iki yorumu birleştirmek mümkündür.
O halde bu vaad varken sahabe, Kur'ân'ın Mushaf'ta toplanması ile niçin meşgul oldular? sorusu da sorulamaz. Çünkü hafızların Kur'ân'ı ezberlemesi gibi, sahabenin onu toplaması da Allah Teâlâ'nın koruma sebebleri cümlesindendir. Allah, onun korumasını üzerine aldığı içindir ki, onları bu şekilde toplamaya ve zaptetmeye muvaffak etmiştir.
Burada tefsirciler Allah Teâlâ'nın Kur'ân'ı korumasının niteliği hakkında da birkaç ayrı görüş açıklamışlardır. Şöyle ki:
1. Bunu Allah'ın koruması, insan sözünden ayrı bir mucize kılarak halkı, artırma ve eksiltmeden aciz bırakması şeklindedir. Çünkü Kur'ân'a bir şey ilave edecek veya eksiltecek olsalar Kur'ân nazmı değişir ve bütün aklı erenlere onun Kur'ân'dan olmadığı meydana çıkar. Bunun için Kur'ân'ın icâzkâr olması (benzerini getirmekten insanları aciz bırakması) bir şehri kuşatan sur ve istihkâm gibi onu korunmuş tutar.
2. Allah Teâlâ, hiç kimseye Kur'ân'a sözlü mücadele edebilecek kuvvet vermemek suretiyle onu korumuş ve muhafaza etmiştir. Bu iki yorum şekli birbirine yakındır.
3. Allah Teâlâ, teklif (yükümlülük) süresinin sonuna kadar Kur'ân'ı koruyacak, okutacak ve halk arasında neşredecek bir topluluğu görevlendirmek suretiyle, onu halkın iptal etmesinden ve bozmasından koruyup muhafaza edecektir.
4. Korumadan maksadın şu olduğunu söylemişler: Bir kimse Kur'ânın bir harfini veya bir noktasını değiştirecek olsa bütün âlem ona: "Bu yanlıştır, Allah'ın sözünü değiştirmektir" der. Hatta büyük ve heybetli bir adam Allah kitabının bir harfinde veya harekesinde yanlışlıkla bir hata veya bir lâhin yapacak olsa çocuklar bile ona hemen, "Efendi yanıldın, doğrusu şöyledir!" derler.
Fahreddin Râzî der ki: "Kur'ân'ınki gibi korunma hiçbir kitaba nasib olmamıştır. Başka hiçbir kitap yoktur ki, az çok tashif (kelimeyi yanlış yazma), tahrif (yazarken harflerin yerini değiştirme) ve bozulma girmemiş olsun. Bunca dinsizlerin, yahudilerin ve hıristiyanların Kur'ânı değiştirmek ve bozmak üzere birçok arzuları ve hırsları bulunduğu halde, bu kitabın her yönden tahriften korunmuş olarak kalması en büyük mucizelerdendir. Bundan dolayı, bunun bir gayb haberi olduğu gerçekleşmiş bulunuyor. Bu ise üstün bir mucizedir. (Razi, İlgili ayetin tefsiri)
Bu sûre, Mekke'de indiğinden dolayı demek ki o zamandan bu zamana kadar, bütün kâinat bu gayb haberinin gerçekleştiğine şahid olmaktadır. Gerçekten Kur'ân'da bu âyet, açık bir ifade olmasaydı bile, hiçbir kitaba nasib olmayan bir koruma ile bu kadar senedir korunması, Râzî'nin dediği gibi başlı başına büyük bir fiilî mucize olurdu. Bunun, bu âyetle başlangıçtan itibaren açık olarak ifade edilmesi, özellikle pekiştirilerek anlatılmış olması ise, hiç söz götürme ihtimali olmayan ilmî bir mucizedir. Ve işte on üç buçuk asırdan fazla bir zamandan beri, dünya böyle hem ilim ve hem de amelle ilgili yönleri toplayan bir mucizenin şahidi olagelmiştir. "Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur'ân'ın âyetleridir." (Hıcr, 15/1; bk. Elmalılı, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)
http://reddiyeler.com/detay.asp?haberID=399
Kur’an’ın Yalnız Nüzül Dönemine Hitap Ettiği İddiası
Allah’ın (c.c.) Kur’an’ında yalnızca nüzul döneminde ve coğrafyasında yaşayan Araplara hitap ettiğini iddia eden İlhami Güler, söylediklerine delil olarak şu ayetleri gösterir: ( 6.En’am, 92; 36. Yasin, 6; 42. Şura,7) Bir paragraf aşağıda da, ‘Ey insanlar..’, ‘Ey inanlar…’ diye başlayan hitap ayetlerinden Kur’an’ın evrenselliğini anlayanları Arapça bilmemekle itham eder.[ref]İlhami Güler, Soruşturma, İslamiyat Dergisi, Ankara, Ocak-Mart 2004, VII, sy. 1, s. 136.[/ref]
Tashih Bir
İlhami Güler’in Kur’an’ın yalnızca nüzul döneminde ve coğrafyasında yaşayan Araplara hitap ettiği iddiasına delil olarak gösterdiği; ‘Bu da kentlerin anasını (Mekke’yi) ve çevresindekileri (şehirleri) uyarman için sana indirdiğimiz feyz kaynağı ve kendinden öncekileri doğrulayıcı bir kitaptır.’[ref]Kur’an, En’am(6): 92.[/ref] ayeti hakkında onun sevdiğini tahmin ettiğim Reşid Rıza (Muhtemel sevgisi, Reşid Rıza’nın modernizmin ilk üç atlısından sonuncusu olması hasebiyledir.) şunları söylemektedir:”Ayette geçen ‘Ve men havleha’dan (Mekke’nin çevresindekiler) maksat İbn Abbas’tan da rivayet edildiği gibi bütün yeryüzü halkıdır. Nitekim Mekke yerine ‘Ummu’l-Kura’ (Şehirlerin anası) ifadesinin kullanılması da bu manayı desteklemektedir. Bugün net bir şekilde görmekteyiz ki, insanlar yeryüzünün ona yakın ve uzak her köşesinde içinde Beytullah olan ‘Ummu’l-Kura’ya yönelerek namaz kılmaktadırlar. Bu da bütün yeryüzü halkının ‘Havleha’ya (Mekke’nin çevresi) dahil olduklarının kanıtıdır.”[ref]Reşid Rıza, a.g.e., VII, 515; Ayrıca bkz. Razi, a.g.e., XIII, 67; Ebu Hayan, a.g.e., IV, 183; Kurtubi, a,g,e, VII, 27.[/ref]
Modernistlerin bu ayet üzerinden ulaştıkları tarihselci yorum, Kur’an’ı okurken oryantalistlerin ve bilcümle Allah (c.c.) ve Resul (s.a.v.) düşmanlarının gör dediklerini gördükleri ve tefekkürlerini bu çerçevede örgütleştirdiklerinin şahitlerindendir. Nitekim Kur’an’ın Arap Yarımadasında yaşayanlarla sınırlı olduğunu ilk defa Yahudiler iddia etmişlerdir. Her ne kadar yukarıdaki nakiller böyle bir anlamaya imkan vermiyor olsa da muhal farz, bu iddiayı, yani ayetin Allah Resulü’nün (s.a.v.) risaletinin Kur’an’ın indiği coğrafya ile sınırlı olduğu hezeyanının kabulü, Onun diğer bütün insanlara gönderildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.[ref]Bkz. Razi, a.g.e., XIII, 67; Ebu Hayan, a.g.e., IV, 183; Reşid Rıza, a.g.e., VII, 515.[/ref] Çünkü Onun risaletinin zaman ve mekan üstü oluşu diğer ayetlerle sabittir. Nitekim bu surenin 19. ayetinde Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: ‘İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahy olundu.’[ref]Kur’an, En’am(6): 19.[/ref]
Tashih İki
Yazarın, Allah’ın Kur’an’ında yalnızca nüzul döneminde ve coğrafyasında yaşayan Araplara hitap ettiği iddiasına delil getirdiği ‘Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için (seni gönderdik)’[ref]Kur’an, Yasin(36): 6.[/ref] ayete ise iki türlü anlam vermek mümkündür. Birinci anlam ayette geçen ‘Ma ünzire’de (uyarılmayan)ki ‘ma’ yı nafiye kabul ederek verilir ki, yukarıdaki meal buna göre verilmiştir. İkinci ise ‘ma’ ya olumlu anlam vermekle olur. Bu durumda ise ‘ma’, ya mastariyye ya da ‘ellezine’ anlamında ism-i mevsul kabul edilir. Buna göre manalar şöyle olur:‘Gaflet içinde kalmış atalarının uyarıldığı gibi… Gaflet içinde kalmış ataları uyarılan bu toplumu uyarman için…’[ref]Razi, a.g.e., XXVI, 38; Şeyhzade, a.g.e., VII, 54.[/ref]
Fahreddin Râzî ayetin, biri babaların uyarıldığını diğeri ise uyarılmadığını söyleyen birbirine zıt iki tefsirinin nasıl anlaşılabileceğine dair oluşacak mukadder suale karşı şunları söylemektedir: ‘Ma’ yı olumsuz/nafiye kabul etmemiz durumunda mananın ‘Babaları uyarılmayan…’ şeklinde olması, önceki atalarının peygamberler tarafından uyarılmış, yakın dönem babalarının ise uyarılmamış olduğu gerçeğine engel olmaz.[ref]Razi, a.g.e., XXVI, 38.[/ref] Kaldı ki, Arapların önceki babalarından bu tarafa uyarılmamış olduklarını söylemek tarihi gerçeklerle çelişmektedir. Zira Araplar, İbrahim Peygamber’in çocuklarıdır. Ayrıca Ben-i İsrail’in bütün Resulleri de onların amcaoğullarıdır. Hem nasıl olur da Allah Teâlâ Hz Adem’den Efendimizin risaletine kadar olan uzun zaman diliminde bir milleti din ve şeriattan yoksun bırakır.[ref]Razi, a.g.e., XXV, 146.[/ref] O halde Ma’nın nafiye olarak alındığı durumda anlam; ‘önceki rasul’un yolundan saptıktan sonra uyarılmayanlar’ şeklinde olur ki, bu durumda Yahudi ve Hıristiyanlarda bu anlama dahildirler. Zira yakın dönemdeki ataları sapıttıktan sonra onlar da uyarılmamışlardır. Bu da Allah Resulü’nün bütün insanlara gönderildiğinin delilidir.[ref]Razi, a.g.e., XXVI, 38.[/ref]
‘Ma’nın nafiye kabul edilmemesi durumunda ‘Babaları uyarılmayanları uyarman için…’ şeklinde oluşan anlamın sınırlandırma bildirdiğini ve bu sınırlandırmanın Efendimiz’in risaletinin Arap Yarımadası ve Araplarla sınırlı olduğunu, babaları peygamberler tarafından uyarılan Ehl-i Kitab’ı kapsamadığını gösterdiğini söylemek öncelikle Arapça bilmemeye, ikinci olarak da Kur’an’ı tanımadan konuşmaya delalet eder. Şöyle ki: Risaletin, babaları uyarılmayanlara tahsisi/sınırlandırması babaları uyarılanları kapsam dışı bırakmaz. Zira tahsis, özel anlamının dışındaki manaları geçersiz kılmayan bir sebebe sahipse, bu durumda sınırlandırdığı anlamın dışında kalan manaları geçersiz kılması gerekmez. Burada o sebep mevcuttur. Çünkü Mekkelilerin uyarılmaları, Ehl-i Kitab-ın uyarılmasından daha evladır. Zira Mekkeli müşriklerin uyarılması tevhit ve haşr hususunda iken Ehl-i Kitab’ınki risalet-i inkâr sebebiyledir. Bundan dolayı müşriklerin burada zikredilmesi daha uygundur. Tahsis de başka açıdan değil, sadece bu noktadan dolayı gerçekleşmiştir. Nitekim ‘En yakın akrabalarını uyar’[ref]Kur’an, Şuara(26): 214.[/ref] ayetindeki tahsis de bu çerçevede değerlendirilmektedir. Kimse çıkıp da ayetten hareketle “Cenâb-ı Peygamber” (s.a.v.) sadece akrabalarını uyarmakla emrolundu. Onlardan başkalarını uyarması doğru değildir’ türünden bir tahsise gitmemiştir/gidemez de.[ref]Razi, a.g.e., XXV, 146.[/ref]
İlhami Güler, tarihselci anlayışın Şeyh-i Kebir-i Fazlurrahman’ın ısrarla üzerinde durduğu bütüncül tefsir perspektifini yakalayabilseydi, en azından ayeti yanlış yorumlayıp, Efendimiz’in risaletinin sadece Araplarla sınırlı olması gibi, yanlış bir yargıya varmamış olurdu. Nitekim ‘Ey Ehl-i Kitab! Peygamberlerin arasının kesildiği bir dönemde bize ne bir müjdeci, ne de bir uyarıcı gelmedi demeyeseniz diye, size açıkça anlatan peygamberimiz gelmiştir. İşte böylece size müjdeci de uyarıcı da gelmiş.’[ref]Kur’an, Maide(5): 19.[/ref] ayetinden hareketle Kur’an’ın Ehll-i Kitab’a da gönderildiğini, ‘Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.’ [ref]Kur’an, Sebe’(34): 28.[/ref] ayetinden hareketle ise Kur’ani tebliğin zaman ve mekânla sınırlı olmadığını anlayacaktı.
İlhami Güler tefekkür etmek, hakikati anlamak, tarihselcilik iddialarına kanıt toplamak ya da okunan her bir harfe on hasene müjdeleyen hadis-i şerif gereği sevap kazanmak için Yasin Suresini en son ne zaman okudu bilemiyorum. Fakat ‘İnzar’[ref]Kur’an, Yasin(42): 6.[/ref] ayetinden hareketle Kur’an’daki İlahi Hitabın Araplarla sınırlı olduğunu iddia etmesi yakında okumadığını göstermektedir. Ya da okumuş olsa bile ezberlerine aşırı sadakatten dolayı murad-ı ilahiyi görmemiş olmalıdır. Zira Yasin’i Şerif’in yetmişinci ayetinde Cenâb-ı Hakk Kur’an ya da Allah Resulü’nün gönderiliş gayesinin yaşayan herkesi uyarmak olduğunu izhar etmektedir. Söz konusu ayette geçen ‘men’ lafzı İsm-i mevsuldur. İsm-i mevsullerde umum ifade ederler. Buna göre umumîlik ifade eden ‘men’in sınırlı olduğunu bildiren bir muhassıs/sınırlandıran olmadığı müddetçe ‘men’ umumiyet ifade eder ki bu durumda ilahi hitab; yaşayan herkesi kapsamına alır.[ref]Umum lafızlarla ilgili mutalar için bkz. Vehbe Zuhayli, Usulu’l-Fıkhi’l-İslami, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1998, I, 248.[/ref]
Yazarın, Kur’an’a dair konuşurken, modernistlerin ısrarla üzerinde durdukları bütüncül yorumlamaya riayet etmesi gerekmez miydi? Diyelim yazar Kur’an’ın bütününü tekrardan okumaya vakit bulamadı. En azından Yasin’i okuması gerekmez miydi? Tabi ki bunlar, onların Kur’an’ı anlayış ve ifade ediş sistemlerine göre yapılan önerilerdir. Sünnet ve cemaat anlayışına göre Kur’an’a dair konuşacak kişi kimdir, hangi özelliklere sahip olmalıdır? Bunu bu makale içerisinde, Kur’an’ı anlama usulü çerçevesinde izah edeceğiz.
Hakikat şu ki tek başına ‘İnzar’ ayeti bile İlahi Hitabın evrensel olduğunu ifade etme noktasında yeterlidir. Fakat yazarın ezber yoğunluğu murad edilen manayı anlamasına engel olmuştur.
https://www.ihsansenocak.com/tarihselcilik/
TARİHSELCİLİK FİKRÎ DEĞİL, İMANÎ BİR MESELEDİR
https://www.ihsansenocak.com/tarihselcilik-fikri-degil-imani-bir-meseledir/
KUR’ÂN’A GİTMEK, GİDEMEMEK, GİTMEMEK, GİDER GİBİ GÖRÜNMEK…
http://dintahripcileri.com/ilhami-gulere/
1 Aralık 2019 Pazar
Atatürk İngiliz valisi olmak istedi mi?
“Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim…” (Moustapha Kemal)
Resmî tarihin Sultan Vahdettin saplantısı (M.Armağan)
1918 şartlarında İngilizleri tutmayan var mıydı ki, Hürriyet gazetesinde yer alan bir köşe yazısında(1), Mondros Mütarekesi’ni ve İngiliz himayesini kabullendiği için Sultan Vahdettin’e hain yaftası yapıştırılabiliyor?
Açın bakın, Mondros’ta İngiltere ile aramızda rica minnet çöpçatanlık yapan General Twnshend’in hatıralarını, İngiliz gemileri kasım ayında Çanakkale’den nasıl birer ‘kurtarıcı prens’ olarak girmişlerdir, hayretle görürsünüz. Hadi onu bulamadınız diyelim, bari tarihçi Orhan Koloğlu’nun 1918 yılı üzerine yazdığı kitabındaki(2) basın taramasını okuyun ve zamanın PTT’sinin Mondros Mütarekesi’ni kutlamak için tam 22 bin serilik bir posta pulu çıkardığını hayret ve ibretle görün.
O zaman Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da kendi parasıyla çıkardığı Minber gazetesinde işgalci İngilizlerin tebrik edilip alkışlandığını da, 17 Kasım 1918’de aynı gazetede çıkan söyleşisinde “İngilizlerden daha hayırhah (iyiliksever) bir dost olmayacağı” mesajını verdiğini de, ertesi gün çıkan Vakit gazetesinde ise “Britanya hükümetinin Osmanlılara karşı olan iyi niyetlerinden şüphe etmediğini” söylediğini ve dahi “muhataplarımızla [yani İngilizler, Fransızlar vd.] anlaşmak lazımdır” dediğini de hatırlamamız gerekmez mi? Ya Mustafa Kemal Paşa’nın 11-13 Ekim 1918’de Halep’ten Vahdettin’e çektiği telgraftaki ilginç teklifleri… Şöyle diyordu padişahın yaveri Naci (Eldeniz) Bey adına gönderdiği telgrafta: Müttefiklerle olmadığı takdirde ayrı olarak ve mutlaka barışı sağlamak lazımdır ve bunun için kaybedilecek bir an bile kalmamıştır. (Orijinali: “Müttefiken olmadığı takdirde münferiden behemahal sulhü takarrur ettirmek lazımdır ve bunun için fevt olunacak bir an dahi kalmamıştır.”)(3) Peki, bütün bu belgeler bilinip dururken birilerinin kalkıp da “Mütareke hükümlerine sonuna kadar riayetkâr davranmalıyız” şeklindeki tavrı nedeniyle Vahdettin’in hain ilan edilmesini anlamak gerçekten de mümkün değil.
Karabekir’in hatıratında Vahdettin
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Kâzım Karabekir’in bile yakılan kitabı İstiklal Harbimizin Esasları’nın ilk baskısında (1933) Sultan Vahdettin’le son görüşmesine dair hatıraları, kitabın sonraki baskılarında açıkça sansüre tabi tutulmuş değil midir? Halbuki Vahdettin, 11 Nisan 1919 günkü görüşmesinde, birkaç gün sonra Trabzon’a giderek yeni görevine başlayacak olan General Kâzım Karabekir’e dönüp, “Paşa, ben ve millet sizlerden ümitliyiz… Hayır dualarım ve niyâzlarım sizinle beraberdir” demiş, Karabekir Paşa da kendisine şöyle cevap vermişti: “Kumandan ve asker evlatlarınızla bütün millet zât-ı şahaneleri etrafında bir kalp ve bir kafa gibi toplanabilir şevket-meâb.” Üstelik Karabekir Paşa dışarı çıkınca onu heyecanla bekleyenler arasında bir tanıdık da vardır kapının önünde: Fahri Yaver-i Hazret-i Şehriyari Mustafa Kemal Paşa. Hemen Karabekir’e sorar: Neler konuştunuz? Karabekir, Padişah’ın kendisini hayır dualarla yolculadığını anlatınca Mustafa Kemal Paşa şu anlamlı tespiti yapar oracıkta: Sen Erzurum’a yerleşince vatanın üç uç noktasında üç temel dayanak noktası teşekkül ediyor. Ne yazık ki, İstiklal Harbimizin Esasları’nın 1951 ve sonraki yıllarda yapılan baskılarında bu ve benzeri türden Vahdettin’i ‘beraat ettirici’ nitelikteki ibarelerin itinayla temizlendiğini hayretle görürüz. Eh, Karabekir’in kitaplarında durum buysa gerisini varın, siz düşünün.
Mustafa Kemal’in yukarıdaki sözüne dönelim tekrar. Ne demek istiyor? Gayet açık bence: Vahdettin ve İstanbul hükümeti daha önce Cafer Tayyar Paşa’yı Edirne’ye, Ali Fuat Paşa’yı Ankara’ya gönderdikten sonra üçüncü büyük kozunu oynamış ve Karabekir Paşa’yı Erzurum’a tayin ettirmeyi başarmıştır. Böylece direnişin Edirne, Ankara ve Erzurum ayakları tamamlanmış, sıra bunları toparlayacak ve organize edecek bir genel müfettişliğe gelmiştir ki, bir ay sonra bu göreve olağanüstü yetkilerle padişahın yaveri olan Mustafa Kemal Paşa atanacak ve 15 Mayıs 1919 günü yine Vahdettin’le görüştükten sonra dördüncü ve merkezi ayağı oluşturmak üzere Samsun’a doğru yola çıkacaktır. Nitekim bu görüşmeyi sonraları Falih Rıfkı Atay’a anlatan Atatürk, Vahdettin’in kendisine, “Şimdiye kadarki başarılarınızı unutun, asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin” dediğini nakletmemiş miydi? Öyleyse soralım: Bizzat Karabekir ve Atatürk’ün ağzından yaptıkları anlatılan Vahdettin nasıl hain olabiliyor?
İngiliz gizli belgeleri ne diyor?
Son olarak İngiliz gizli belgelerine bir göz atalım. Aslı Britanya arşivlerindeki gizli yazışmalara göre, işgalci İngilizler, şimdi de ‘esir padişah’ı Samsun’a çıkmış bulunan Mustafa Kemal Paşa aleyhine konuşmaya zorlamaktadırlar. Ne var ki, Vahdettin kendilerine, Mustafa Kemal Paşa’nın ancak İtalya’nın birliğini sağlayan millî kahramanları Garibaldi kadar “haydut” kabul edilebileceğini, onun yurtseverliğinden kuşku duymadığını, dahası ona saygı ve hayranlık hissetmemenin güç olduğunu söylemiştir.(4) İngilizler de bu sözleri resmen kayıtlara geçirmişler. Vahdettin’in ifadelerinin İngilizce çevirisi şöyle: “It is absurd to label the Nationalist Movement as the tyranny of a set of non-Turkish brigand and patriot in much the same sense that Garibaldi was, and is difficult not to respect and admire him.”
Bir başka belge ise gerçekten şaşırtıcı. 14 Kasım 1918 günü, bir gün önce İstanbul’a gelip Pera Palas’ta ikamete başlamış olan Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin Daily Mail Gazetesi’nin muhabiri G. Ward Price’ı aracı yaparak General Harrington’la görüşmek ister. Price, Pera Palas’ta yaptığı görüşmeyi hatıralarında şöyle aktarıyor: “Mustafa Kemal, yapmak istediği bir teklif için Britanya resmi makamlarıyla nasıl temas edeceğini” bildirmemi rica etti. “Bu harpte yanlış cephede savaştık, dedi, eski dostumuz Britanyalılarla asla kavga etmek istemezdik… Biliyoruz, partiyi kaybettik… Anadolu’nun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum… Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir.”
Kim kahraman, kim hain?
Anadolu’da İngiliz idaresinden o kadar da rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledikten sonra Mustafa Kemal, bu topraklar üzerindeki İngiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu gazeteci aracılığıyla işgalci yetkililere şöyle iletecektir: “Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim…”(5) Türk Tarih Kurumu’nun çevirtip bastığı bir kitaptan alındı bu çarpıcı sözler. Şimdi söyleyin bakalım, İngilizlerle ilişki kurmak vatan hainliği sayılabilir miymiş?
Kaldı ki, kimin hain, kimin kahraman olacağına gazete köşelerinden yahut meclis kürsüsünden karar verilemez; hatta mahkemeler bile buna karar veremez. Bunun kararını kamuoyunun vicdanı ve “tarih” denilen o acımasız yargıç verirse verir. Hem Fransızlar şu General Petain’in hain mi kahraman mı olduğuna 60 küsur yıldır karar verebildiler mi? Adam üstelik vatanını Almanya’ya gerçekten peşkeş çektiği ve işgalcilerle düpedüz işbirliği yaptığı için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra herkesin gözü önünde yargılanıp idama mahkûm edildiği halde bugün dahi onun bu şekilde davranmakta haklı olduğunu düşünen Fransız vatandaşları azımsanmayacak sayıdadır. Dahası, bu bir rejim sorunu değildir Fransa’da; bir tarih sorunudur. Ne diyelim, darısı bizim Vahdettin’in başına.
En iyisi son sözü, bir ara bakanlık da yapmış olan Hüseyin Cahit Yalçın’a bırakmak. Bakın yakın tarihimizdeki hain-kahraman düellosu hakkında bu tecrübeli kalem ne ibret-âmiz laflar söylemiş: “İzzet Paşa kabinesinde mütarekeyi [Mondros’u] imza eden Rauf [Orbay] Bey, bugün âdeta vatan haini oluyor. Çünkü Halk Fırkası’ndan çıkmıştır. İzzet Paşa kabinesinde mütarekeyi kabul eden ve imza etmesi için emir verenler arasında bulunan Fethi [Okyar] Bey ise bugün Millet Meclisi Reisi bulunuyor. Çünkü, henüz Halk Fırkası’na mensuptur. Bu ne mantıktır, bu ne ölçüdür, bu ne mutaassıp fırkacılık [particilik] hissidir?”(6) Tarih yalan söylemez; ama ona yalan söyletilebilir. Tabii yatsıya kadar…
KAYNAKLAR :
1) Bkz. Tufan Türenç, “Tarih yalan söylemez: Vahdettin haindir”, Hürriyet, 14 Kasım 2007. 2) Orhan Koloğlu, 1918: Aydınlarımızın Bunalım Yılı, İstanbul 2000, Boyut Kitapları, s. 190. 3) Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 2, İstanbul 2003, Kaynak Yayınları, s. 232. 4) Bkz. S. Ramsdan Sonyel, Turkish Diplomacy 1918-1923, Londra 1975, s. 154, dipnot 1’den aktaran: Yalçın Küçük, Türkiye Üzerine Tezler 5, İstanbul 1992, Tekin Yayınevi, s. 249-250. 5) Price’ın Extra-Special Correspondent (Çok Özel Yazışmalar) adlı kitabından (1957, sayfa 104) aktaran Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Çeviren: Cemal Köprülü, Ankara 1991, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 98. 6) Aktaran: Rauf Orbay, Yakın Tarihimiz, cilt IV, İstanbul 1962, s. 180.
https://www.derindusunce.org/2010/07/20/ataturk-ingiliz-valisi-olmak-istedi-mi/
16 Kasım 2019 Cumartesi
Türkiye'de 1932-1950 Yılları Arasında 18 Yıl Ezan Türkçe Okundu
CHP zihniyeti tam 18 yıl ezanı Türkçe okuttu
Mütedeyyin kesime şirin gözükmek için türlü riyakarlıklar sergileyen CHP’nin tek parti yönetimi döneminde ezan tam 18 yıl boyunca Türkçe olarak okundu. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in ezanı aslına döndürmesini kabul etmeyen CHP despotizmi, Menderes’i idam ederek intikam aldı. Uzmanlar, “CHP’nin şovlarına inanılmaması gerekir” uyarısında bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Müslüman Türk milletinin ruh köküne düşmanlığının en büyük göstergesi olan Türkçe ezan dayatmasına son verilişinin 68. sene-i devriyesi. Müslümanlara öz yurtlarında üvey evlat muamelesi yapmış olan İsmet İnönü döneminde bir zulüm aracı haline getirilen Türkçe ezan uygulaması tam 18 yıl boyunca bu toprakların insanlarına dayatıldı. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin akabinde 16 Haziran 1950 tarihinde Türkçe ezan uygulamasına son verilerek, evrensel okuma biçimine dönüldü. Konu ile ilgili Akit’e konuşan tarihçiler, Menderes’in ezanı aslına çevirmesinin bedelini canıyla ödediğini belirterek, CHP’nin İslam düşmanı bir zihniyetin temsilcisi olduğuna dikkat çektiler.
CHP ZULMÜNÜN GÖSTERGESİ
Tarihçi yazar Süleyman Kocabaş, İnönü, ezanı Arapça okuyanlara 3 ay ceza verilecek kanunu çıkardı. Ezanın Arapça okunması evrensel bir okunma biçimidir. Evrensel mesajdır. Ezan Türkçeleştirilerek birlik beraberlik ruhu bozuldu. Menderes’in asılma nedenlerinden biri de buydu. Yani ezanı aslına döndürmesi. CHP hep İslami değerlere kin kusmuştur. İnce, gitti Hacı Bayram’da namaz kıldı. CHP, hem İslam’ı yok etmek ister. Hem de böyle şovlar yaparlar. Bunların İslam’ı yapmacıktır. Ezanın aslına döndürülmesi CHP zulmünden kurtuluştur.
MENDERES ASLINA ÇEVİRDİ
Tarihçi Ensar Gökhan Dalkıran ise, “30 Ocak 1932'de başlayan Türkçe Ezan uygulaması 1941 yılında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü diktası döneminde Ceza Kanunun 526. Maddesinde yapılan değişiklikle ‘Arapça Ezan’ yasağı getirilmiş ve Müslüman Türk halkı üzerindeki baskı ayyuka çıkmıştır. Evlerinde Arapça Ezan okuduğu tespit edilen insanlar cezalandırılmış tabiri caiz ise Müslüman halkın ensesinde boza pişirilmiştir” dedi. Ezan yasağına Menderes’in son verdiğini hatırlatan Dalkıran, “CHP’nin tek parti diktasını yıkıp, demokratik seçimle iktidara gelen Adnan Menderes ilk iş olarak İsmet İnönü'nün Müslümanlar üzerindeki Arapça Ezan yasağı zulmüne son vermiş ve ezanı asıl hüviyetine kavuşturmuştur” dedi.
EZAN YASAĞI TAM 18 YIL SÜRDÜ
İlk olarak 30 Ocak 1932 tarihinde Türkçe ezan, Hafız Rifat Bey tarafından Fatih Camii’nde okundu. Tam 18 yıl boyunca devam eden ve İsmet İnönü döneminde bir zulüm aracına dönüşen Türkçe ezan dayatması 1950 yılının Haziran ayında Adnan Menderes önderliğindeki Demokrat Parti’nin tek başına iktidara gelmesi ile son buldu. Demokrat Parti, hazırladığı kanun ile dayatılan Türkçe ezanı değil, uygulamadaki Arapça ezan yasağını kaldırdı. Böylece isteyen istediği dilde ezanı okuyabilecekti ancak 65 yıldır Türkiye’deki Müslümanların tek tercihi, tüm İslam coğrafyasında olduğu gibi ezan-ı Muhammedî’nin asli dili olan Arapça oldu.
https://www.yeniakit.com.tr/haber/chp-zihniyeti-tam-18-yil-ezani-turkce-okuttu-481377.html
14 Kasım 2019 Perşembe
Atatürk olmasaydı halimiz ne olurdu! Yavuz Bahadıroğlu
19 Mayıs münasebetiyle yine esip savurdular. Ciddi görünümlü adamlar, yine “Atatürk olmasaydı biz olmayacaktık!” türünden “komik” nutuklar attı!
İçimden sormak geldi: “Şimdi Atatürk yok diye biz de mi yokuz?”
Bu nasıl bir yaklaşımdır, büyük bir milletimize ne korkunç iftiradır? Hem “Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız” (Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafız Çamlıbel’in ortaklaşarak yazdıkları meşhur “Onuncu Yıl Marşı”nın bir mısrası) diye şiirler yazıp ders kitaplarına geçireceksiniz, milli bayramlarda ilkokul çocuklarına bas bas okutacaksınız; hem de “Atatürk olmasaydı biz olmayacaktık” deyip kendi varlığınıza “iftira” atacaksınız!
Bir milletin varlığını tek kişiye endekslemek, ancak hastalıklı akılların ürünü olabilir: Saçma sapanlığın endazesiz biçimidir! Yağcılığın en damıtılmış şeklidir!
Hiçbir millet, birini övmek için kendini böylesine yerle bir etmez!
Atatürk olmasaydı, biz millet olarak yine var olurduk, ama meselâ bugün giydiğimizi giymezdik belki...
Yabancı kıyafetlere bürünmez, “moda”nın arkasına takılmaz, “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi kapitalist mantığın ürettiği “tüketim” sarmalına düşmezdik...
Alfabemiz değişmez, kültür kaynaklarımız diken tarlasına, kütüphanelerimiz türbeye dönmez, böyle kültürsüzlüğe mahkum olmazdık...
Onca cami satılmaz, kiralanmaz, yıkıma bırakılmaz, “devrim” uğruna onca insan sehpalara sürülmez, Dersim acımasızca bombalanmaz, İskilipli Atıf Hoca gibi nice hocalar çeşitli bahanelere kurban edilmez, Ayasofya Müze yapılmazdı...
Yok şapka giymedi, yok ezanı Türkçe okumadı diye insanlara zulmedilmezdi...
Hac ve umrenin yanı sıra, Türk müziğinin radyolarda çalınması yasaklanmazdı...
Başta Milli Mücadele kahramanları olmak üzere, sayısız insan “hain” ilân edilmez, sürgünlerde hayat sürmek zorunda kalmazdı...
Tekkeler, zaviyeler, dergâhlar, medreseler kapanmaz, şimdiki gibi yürek bağlarımız kopmazdı...
Kimsenin soyuna-sopuna, dinine-imanına, diline-ırkına, vicdanına-namusuna, dinine, tekkesine- medresesine, dergâhına-divanına karışılmayacağından, muhtemelen Şeyh Said, Dersim, Koçgiri, Düzce, Yozgat, Menemen olayları gibi karışıklıklar çıkmaz, kardeş kardeşe kurşun sıkmaz, kin tortusu birikmez, bugün PKK’yı besleyen Türk-Kürt ayırımı yaşanmazdı...
Batı’nın tüm kirli suları üzerimize boşalmaz, böylesine ruhsal ve yüreksel kirlenme olmazdı...
Bediüzzaman’ın ve diğer âlimlerin kadr-u kıymeti bilinir, değerli vakitleri zindanlarda, hicranlarda tüketilmezdi...
Laiklik uğruna ocaklar sönmez, mazlum insanlar hapishanelere sürülmez, başörtüsü zulmü yaşanmazdı...
İnancımıza ve geleneklerimize aykırı olarak, Türkiye’nin heryerine heykeller dikilmez, onca masraf yapılmaz, çocuklarımızın beynine ecdad düşmanlığının yanısıra, din düşmanlığı tohumları da ekilmezdi...
Çerkez Edhem, Rauf Orbay, Kâzım Karabekir gibi, şahsa biat etmeyen vatanseverlere “hain” yaftası yapıştırılmaz, yanlış tarih yazılmaz, beynimiz keşmekeşe dönmez, Selçuklu-Osmanlı eserleri yağmalanmaz, belgeler satılmaz yahut yakılmaz, nesiller kendi ninelerine ve dedelerine böylesine yabancılaşmazdı...
Hars ve irfanımızda kesiklik yaşanmayacağından, kitleler cehalete mahküm bir duruma düşmez, kitap okuma oranı böylesine düşük olmaz, saçma sapan şiirler yazılmaz, bunlar milletin çocuklarına cebren ezberletilmez, öğrencilere “Atatürk’ün sevdiği şarkılar” öğretilmez, “sevdiği yemekler”den söz edilmezdi...
Bir hayat hikâyesi (Nutuk) tarihi kaynak sayılmaz, nesiller yanlış tarih bilgisi almak gibi tüm hayatlarını etkileyecek böylesine büyük bir hataya sürüklenmez, CHP’nin bugün de amblemini teşkil eden altı ok, devletin temeline saplanmaz, devlet bir partinin eksenine girmez, “tornadan çıkma insan” yetiştirme uğruna yıllar ve nesiller heba edilmezdi...
Hilafet kalkmaz, İslâm dünyası bugünkü perişanlıkta savrulmazdı...
“Atatürk ilkelerine sadakat” diye bir şey olmaz, kişiye özel kanun çıkarılmaz, tüm partiler “Atatürkçü” görünmek zorunda kalmaz, tarihi belgeler yıllar boyu saklanmaz, milletin gerçeği öğrenme hakkı gasp edilmez, millet, “demokrasi” yerine, 27 sene “Şefokrasi”ye talim etmez, sosyal, siyasi ve ekonomik anlamda hiçbir iyileşme sağlayamayan tek partiyi kesintisiz 27 yıl sırtında taşımazdı...
Tercüme kanunlar yerine kendi kanunlarımız yürürlükte olur, adli mekanizma güven kaybetmez, bir sürü “vasat zekâ”, “üstün zekâ” gibi yutturulamaz, Osmanlı’yı aşağılayan diziler yapılamaz, şanlı geçmişimize dil uzatılamazdı...
Çeşitli ülkelerde Efendimizle dalga geçen karikatürler çizilemez, kitaplar yayınlanamaz, dergiler çıkarılamaz, filmler yapılamazdı (ki, Sultan II. Abdülhamid’in bu tür yayınlara anında müdahale ederek tepki gösterdiğini, başta Amerika olmak üzere İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi ülkelere sahnelenecek oyunları kaldırttığını, bunun için de hilâfet gücünü kullandığını biliyoruz)...
Lozan da olmayacağından, Ege Adaları, Musul, Kerkük, Batı Trakya, Batum belki kaybedilmez, Ortadoğu belki elimizden çıkmaz, tabiatıyla baş belâsı İsrail kurulamazdı...
Bizden bu kadar: Artık gerisini siz getirin!
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/ataturk-olmasaydi-halimiz-ne-olurdu-10652.html
Senai Demirci'nin kaleminden: Mustafa Kemal Atatürk Olmasaydı
(Senai Demirci'nin kaleminden..) "Atatürk olmasaydı, Fransızlar Antep'ten sonra ülkenin bütününü işgal eder, kadınların örtüsünü başından çeken askerlerin baskısı altında kalırdık. Başı örtülü kızlar okullarda okuyamaz ve başörtülü memur olunamazdı. Annesi ve karısı örtülü diye, namaz kılıyor diye subaylar ordudan atılırdı
"Atatürk olmasaydı, Fransızlar Antep'ten sonra ülkenin bütününü işgal eder, kadınların örtüsünü başından çeken askerlerin baskısı altında kalırdık. Başı örtülü kızlar okullarda okuyamaz ve başörtülü memur olunamazdı. Annesi ve karısı örtülü diye, namaz kılıyor diye subaylar ordudan atılırdı.
Atatürk olmasaydı, İtalyanlar bir yolunu bulup geçmişimizle bağımızı koparmak için harf devrimi yapar. Mesela yeryüzünün en değerli kütüphanelerinden Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki el yazma eserleri en az 90 yıl sustururdu. Bununla da yetinmez, Müslümanların halifesini aşağılayarak yurtdışına sürerdi.
Atatürk olmasaydı, İngilizler Kastamonu'ya aniden çıkarma yapar. Churchill herkesi şapka giymeye zorlardı. Şapka giymeyi reddeden vatandaşları için seyyar mahkemeler kurar, seri idamlar yaptırırdı. Hatta şapka kanuna karşı çıkıyor diye iki önemli şehri Rize'yi ve Trabzon'u denizden bombalatırdı.
Atatürk olmasaydı, Amerikalılar ülkenin yönetimini ele geçirir. Seçilmiş ilk meclisi zorla dağıtır. Ali Şükrü gibi vatansever düşünürleri öldürtür. Kendi keyiflerine göre kurdukları meclis sayesinde, ülkeyi en az 30 yıl tek parti ile yönetirlerdi. Kendi adamları dışında kimseye oy hakkı vermezler, seçilme hakkı tanımazlardı.
Atatürk olmasaydı, Hitler ülkeyi işgal eder. Türk ırkını üstün ırk ilan eder, Kürtleri, Rumları ve Ermenileri aşağı ırk sayar. "Türkiye Türklerindir" dedikten sonra kendilerini Türk saymayanları Anadolu'dan sürerdi. Hitler bununla da yetinmez, Dersim'de sırf Kürt diye çoluk çocuk, kadın erkek on binlerce savunmasızı bombalarla imha ederdi.
Atatürk olmasaydı, Ruslar Anadolu'yu ele geçirir, camileri ahır yapardı. Medreseleri kapatırdı. Devrin en önemli düşünce odakları olan tekke ve zaviyeleri yasaklardı. Ezanı susturur, yerine anlamsız gürültüler koyardı.
Atatürk olmasaydı, İstanbul Yunanlılara kalırdı. Yunanlılar Fatih Sultan Mehmed'den Bizans'ın intikamını almak için Ayasofya Camiini müzeye çevirirdi.
Senai Demirci
https://www.dusuncemektebi.com/d/171186/senai-demircinin-kaleminden-mustafa-kemal-ataturk-olmasaydi
14 Eylül 2019 Cumartesi
5816 Sayılı Kanun Kaldırılsın
güncelleme 13 Ekim 2020
"atatürk Dinsiz ise ne olmuş yani!" diyenlere Kuran-ı Kerim'den cevap: "Onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resulünü inkâr ettiler" (Tevbe 84) "Şüphesiz Allah, inkar edenleri sevmez!" (Rum 45) Allah Teala'nın sevmediğini, Müslümanlar da sevemez!
Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: “Açıktan günah işleyenleri anlatmaktan niçin çekiniyorsunuz? İnsanlar onları ne zaman tanıyacak? Onların kötü eylemlerini anlatın ki, insanlar onlardan sakınsınlar, zarar görmekten korunsunlar.” (Beyhâki)
“Allah için gayret ederken insanların söyleyeceklerinden korkanda hayır yoktur.” Hazreti Ebubekir (Hilyetü'l-Evliya, c. 1, s. 60)
"Zulme cesaretiyle karşı çıkacak insanlara ihtiyacımız var." Kadı Gıyaseddin
“Bir ayaklarını Hacı Bayram'a, Bir ayaklarını Amerika'ya basarak milleti aldatmak isteyenlerin sonları hüsrandır.” Osman Yüksel Serdengeçti
“5816 sayılı yasa, Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. Maddesinin 4. Fıkrasında düzenlenen “ Hiçbir kimseye imtiyaz tanınamaz” hükmüne açıkça aykırıdır. 5816 dan yargılanan kim varsa, Anayasaya aykırılık iddiasını Mahkemeye iletsin!” Av.Seyfettin ERDEM
AİHS madde 10 İfade Özgürlüğü; Herkes görüşlerini açıklama ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.
İsrail’in 2. cumhurbaşkanı Yitzak Ben Zwi, Atatürk’ün hocası Şemsi Efendi diye bildiğimiz Simon (Shimshi Zwi)’nin oğlu olduğunu biliyor muydunuz!?
“Yunanlılar Anadolu'yu 7 Eylül'de terk etmiş bizim ordu Yunan'ı yakalayamamıştır. Öncü birliklerimiz ancak 9 Eylül'de izmir'e ulaşmışlardır.” Kadir Mısıroğlu
Türk Tarih Kurumu tarafından birçok eseri yayınlanan meşhur Hollandalı Türkolog Prof. Erik Jan Zürcher: “Takrir-i Sükûn Kanunu’nun Mart 1925’te ilanından itibaren Türkiye’nin yönetim biçimi, bir otoriter tek parti yönetimi, açıkçası, bir diktatörlük idi.”
"İngilizin korkulu rüyası olan Hilafet bir daha gelmesin diye, Türk çocuklarına, Türk okullarında 'Hilafetten kurtulduğumuz' öğretilmektedir! Kültür İstilası, böyle bir musibettir!" (Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu, Analitik Osmanlı Tarihi)
❝Ben adamım arkadaş. Ben Mustafa Kemal'in gölgesi değilim. Onun düşündüğü gibi düşünmeye, onun yaşadığı gibi yaşamaya, onun anladığı gibi anlamaya, hayata onun baktığı gibi bakmaya mecbur değilim. Vesayeti kabul etmiyorum, reddediyorum!❞ Kadir Mısıroğlu
Kamâl Atatürk kamusal ve siyasal bir figürdür ve eleştirilebilir ayrıca Kamâl Atatürk'ün hatırası da siyasaldır. Siyasal ve kamusal figürlerin eleştirilebilir olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AIHM kararları ile de teyit edilmiş evrensel bir haktır.
"Rezilâne bir diktatörlük ve emsalsiz bir riyakârlık idaresidir, Halk Partililer cihan tarihinin emsalsiz budalaları, Türk ahlakının en sinsi düşmanlarıdırlar, onların Türkiye'ye getirdikleri, medeniyet yüzbinlerce gayrimeşru çocuğun doğumuna sebep olmuştur." Hüseyin Nihâl Atsız
"Ayasofya’yı bir cami olarak korumakla, Katolik kilisesinin gerçekten haysiyetini incitiyorsak, onu, ya bir müzeye çevireceğiz, ya da tamamen kapatacağız." Kamâl atatürk Kaynak: Grace Mary Ellison, Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuva-i Millîye Ankarası, 1973 sh. 247
"Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek yalınlaştırılmış ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş katıksız ve lekesiz bir dünya dininin oluşması... düşünün tatlı bir şey olduğunu yadsıyacak değiliz." kamal atatürk nutuk, 1969 sayfa: 713
“Yunan; Anadolu'ya M.Kemal ile İngilizlerin anlaşması üzerine çıkarılmıştır. M.Kemal; İstanbul'da İngilizlerle "Hilafet pazarlığı" yapmıştı. Yunan Harbi; M.Kemal'e otorite kazandırmak için yapılmıştır. Yangın ne kadar büyürse söndüren de o kadar kahraman olacaktı. O gün mücadele edenlerimiz bunu bilmiyorlardı. Onlar nereden bilsin sonradan başa geçenin Yunan'ın yapamayacağını yapabileceğini.” Kadir Mısıroğlu
AK PARTİ'YE 17 YIL DAHA VERSEK BUNLARI YAPARMI!?; 5816 sayılı kanunun iptali, Devletin dininin yeniden İslâm olması,, Eğitimin Millî, yerli ve ilmî olması, Piyango/kumar’ın kaldırılması, İdamın yasalaşması, 6284 sayılı kanunun iptali, Faiz’in yasaklanması
atatürk'e küfür edemezsiniz >bakınız: Enam 108, atatürke beddua edebilirsiniz >Tebbet 1, atatürkü sevemezsiniz >Mücadele 22, anıtkabir'e gidemezsiniz >Tevbe 84, atatürke dua edemezsiniz >Tevbe 113, kınayıcının kınamasından korkma >Maide 54, onlara karşı Kuran’la mücadele ver >Furkân 52
Bu nasıl zulüm böyle? 1. Mustafa Kemal eleştirilmez 2. Anıtkabir eleştirilmez 3. Kurdukları sistem eleştirilmez 4. Sürdürdükleri imparatorluk eleştirilmez 5. Söyledikleri yalanlar eleştirilmez 6. Bize yutturulan yalancı tarih eleştirilmez
Müminleri heykellerin önünde eğilmekten kurtaran, secdeyle onurlandıran, İbrahim olup put kırmadan mümin olunamayacağını buyuran, tekbirle yürekleri onaran, gerçek hürriyeti kullukta yaşatan Allah Azze ve Celleye hamd olsun Allahu Ekber dille değil, yürekle söylenir İhsan Şenocak
“Köy Enstitüleri, Anadolu çocuğunun ruh Mezbahası'dır. Enstitüler, Anadolu çocuğunun doğal özelliklerinin yok edilerek, yerine ahlaksızlık, milliyetsizlik, maddecilik ve komünist anlayışın kurulması için girişilen bir harekettir.” Necip Fazıl
adnan menderes: 5816 zulmü turgut özal : süresiz nafaka zulmü erdoğan: istanbul sözleşmesi, genç evlilere hapis zulümleri ile anılacak bir ve iki geri adım atamaz erdoğan geç olmadan bu yanlışları düzelt!
Sultan Abdülhamid Han'ın 30 yıl Devleti yönettiği Yıldız Sarayı'nın, 1926 yılında CHP tarafından italyan kumarhane işletmecisine kiralanıp, Kumarhaneye çevrildiğini biliyor muydunuz?? Kaynak: Habertürk Gazetesi, Murat Bardakçı, 19 06 2016
Adamlar, sormakta haklı: . 5816'yı kaldırabildiniz mi? Lozan'ın ipliğini pazara çıkarabildiniz mi? Ders kitaplarını değiştirebildiniz mi? Lâtife hanımın hatıralarını yayınlayabildiniz mi? Kültür sorunlarını çözebildiniz mi?
1931'de MB'nin %85 hissesini Yahudilere veren, 1947'de Eğitim Sistemini Flubright anlaşması ile ABD'ye teslim eden, 1977'de Türkiye'nin tüm Tarım Ürünlerini 150 milyon dolar kredi için ABD'nin Wells Fargo şirketine ipotek ettiren parti CHP'dir.
DİKTATÖRLERİN ÖZELLİKLERİ: Her yere heykellerini diktirir, Astığı astık kestiği kestiktir, Darbeyle iktidarı ele geçirir, Seçim ya yoktur ya göstermeliktir Hep yalnızdır, dışa kapalı içe dönüktür.. ÖRNEKLER: Hitler, Mussolini, Adıtürk, Kim Young, sisi …
"Bu halifeliğin kaldırılması işi, görünürde, bizden çok Müslüman sömürgeleri olan büyük devletlerin işine gelse gerek… Halifelik sürüp çıkarılırken, Fener Patrikhanesi'nin İstanbul'da bırakılmasına akıl erdirmek zordur." Kemal Tahir, Kurt Kanunu
"Türkiye kaybettiği topraklar için şikayetçi olmaması hayret verici. İslam dünyası liderliğini gönüllü terk etmeleri tarihte eşi olmayan bir olay. İngilizleri titreten Hilafet ve Cihad bilincini kendi isteğiyle kaldırıp attılar." Carlo Sforza 1929
3 Mart 1924 Halifelik kaldırıldı Sebep: Osmanlı bilimde geri kaldı. Avrupa’ya ayak uyduramadı. Halifelik makamı kaldırıldı Yerine Diyanet kuruldu Osmanlıdan sonra gelenler heykel yaparak çağ atlattılar bilimde tüm avrupayı geride bıraktık!
❝Bundan sonra Türk kütüphanelerini yakmaya lüzum kalmamıştır. Çünkü harf inkılabıyla bu hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır...❞ Arnold Joseph Toynbee / A Study of History
Mustafa Kemal'i sevmek zorunda mıyız? Atatürk ateist deyince, hakaret mi etmiş oluyoruz? "Tüm dinler yerin dibine batsın" diyen bir ateisti sevmiyorum. Kemalistler kadar faşizan bir zihniyet, Hitler'de dahi yoktu. 21. YY'ın en yobazları Kemalistlerdir!
“İttihatçılar ve Kemalistler aynı ağacın dallarından müteşekkildirler. Her iki akımın önderleri arasında gerçek Türk soyundan insanların varlığı yok denecek kadar azdır. Bu iki akımın kurucularının büyük çoğunluğu Selanik dönmeleridir.” Mustafa Sabri Efendi
Kemalistler, başlangıçta halkı kendilerine çekebilmek amacıyla şeriat hükümlerini uygulayacakları sözünü vermişlerdir Şartlar kendi lehlerine oluştuğu ve ülke iradesine tamamen hakim olmaya başladıkları zaman gerçek yüzlerini göstermişlerdir Mustafa Sabri Efendi
“Sultan Vahdettin Mustafa Kemal ile İngilizlere oyun oynamak istedi. Lakin İngilizler aynı şahısla Sultanı oyuna getirdiler.” Mustafa Sabri Efendi, Hilâfetin İlgasının Arka Planı, Sayfa 132
“Laiklik tamamen batı şartlarında oluşmuş, batıya özel bir kavramdır. İslamiyete tatbik edilmesi kesinlikle mümkün değildir.” Mustafa Sabri Efendi, Hilâfetin İlgasının Arka Planı, Sayfa 122
işgal edilmiş Osmanlıda, Kuran ve Halife adına topyeķün bir savaşa girmiş Müslümanların, harpten sonra getirilen, Kuran ve Halifeye düşman rejim karşısında içine düştükleri dehşet hissidir bu "Bunlar için mi kanlarımızı döktük", diye matem içinde sormuşlardır Cahit Zarifoğlu
İlkokuldan beri Atatürk konusunda yapılan telkinler sonucu beyinler hasar gördü. Beyni hasar görmemiş olanların sayısı maalesef çok az. Peygamberimize hakaret serbest ama Atatürk'ü eleştirmek yasak! Demokrasiden anladığınız bu mu? Yavuz Bahadıroğlu
Müfredat değişmedikçe her yeni nesil "CHP kafası" ile yetişmeye devam eder. Müfredat en temel husus olduğu hâlde hep ihmâl edilmiştir. Kadir Mısıroğlu
Eş cinsel Görüşünü Söylüyor Sorun yok. Putperest Kemalist Görüşünü Söylüyor Sorun Yok. Komünist Görüşünü Söylüyor Sorun Yok. Sosyalizm Görüşünü Söylüyor Sorun Yok. Ama Biz Allah'ın Şeriat'ını istediğimizde Bu Suç oluyor.!
M. Kemâl'i tenkid etmek gıybet midir? Hayır asla; gıybetin helâl olduğu 6 yer vardır. 4.) İnsanlar şerrinden korunsun diye birini tanıtmak. Kadir Mısıroğlu
Laiklik din düşmanlığımı demektir; yoksa halkın %99'u Müslüman olan ülkemizde, yahudilik, hristiyanlık, dinsizlik, edepsizlik dıştan destekli olduğu için serbesttir de sadece İslâm mı himayesiz olduğundan, her gelen İslâm'a darbe vurur? Mahmud Esad Coşan
Bazı kemalistler M. Kemal döneminde hiç dış borç alınmadığı yalanını ortaya attı Halbuki: - 1932'de Rusya’dan 8 milyon dolar - 1930'da ABD'den 10 milyon dolar - 1930'larda Almanya’dan 150 milyon mark - 1938’de ingiltere’den 16 milyon sterlin borç alınmıştır
"İlmen değil siyaseten çöktük biz. Ulemâ teslim olmadı. Eğer teslim olsaydı, teslim olan bir medresenin kapısına kanla mühür vurulur muydu, ulu hocalar için darağaçları kurulur muydu? Teslim olan ilmiye değil, siyasi iradedir." İhsan Şenocak Büyük Doğu Çağına Doğru, Sayfa 149
M. Kemal'e Türkçü diyorlar! M. Kemal Milli Mücadele'de islam'ı ve bolşevizmi kullandığı gibi daha sonra Türkçülüğü de kullandı. Gayesi halkı İslam'dan uzaklaştırmaktı. Nitekim bir aşama sonra Türk ocaklarını kapattı ve gerçek hedefi olan Batıcılığı tesis etti. Kadir Çandarlıoğlu
"Atatürk’e üç kadeh içtikten sonra vahiy geliyordu. Peygamber gibi. Bütün kararları o zaman veriyordu. Devrimlerin çoğunu ayık kafayla yapmaya kalksaydı, belki de başaramazdı.” Cemal Granda Atatürk'ün Uşağı İdim. Sf. 255 Hürriyet Yay. İstanbul. 1973
Şeriat'a karşıyım ne demek? ALLAH'a karşıyım demek ALLAHın emirlerine, kanunlarına, buyruklarına ben karşıyım Sen kimsin yahu, ALLAHın yarattığı bir aciz mahluksun ingiliz misin, sen kuran'a nasıl düşman olursun, sen ALLAH'a nasıl düşman olursun Mahmud Esad Coşan
Ayasofya'nın minareleri sökülmeye çalışılmış fakat minareler söküldüğü zaman Ayasofya’nın komple yıkılacağı anlaşılınca minareler sökülememiştir. Ayasofya'nın içinde "Allah" denilmesi gerekirken kapıda para ödeyen her kişinin girebildiği garip bir müze olmuştur
İmam Gazali'den Laiklik Tarifi; "Bir kimse din ve devlet işlerinin ayrı olduğuna inanırsa, onun için çalışırsa; ve bu inanç içinde Allah için Kabe'ye gidip Hacc farizasını yerine getirirken Kabenin duvarının dibinde ölse bile o bu inanç sebebi ile ebedi kafirdir"
"Hristiyan misyonerler yüzyıllar boyunca Türklerin kalbine girmek için ümitsizce uğraştı. Fakat bugün Türkiye misyonerlik faaliyetlerinin uygulanması bakımından yeryüzündeki en uygun ülke konumuna gelmiştir." Times 1926, James Levi Barton
Cumhuriyeti ' çoğunluğun iradesi ' anlamında bir idare şekli olarak millete uygulayanlar, Milletin Kuran'ı Kerim okumasını yasakladılar. Ebubekir Sifil Sözü Müstakim Kılmak 2
“Yarım asırdır sırtımızda İslam dışı bir düzenin kamburunu taşıyoruz. Düşmanlarımız ise bu kamburun üzerinde hora tepiyor. Efendiler! Kendimize gelelim! İşe evimizden başlayarak kendimize gelelim.” Cahit Zarifoğlu | Bir Değirmendir Bu Dünya
CHP kendisine istediği kadar gençlik aşısı yapmaya kalkışsın; kökü, gövdesi ve dallariyle Türk tarihinin en büyük hiyanet ve dalâlet ağacı olmaktan kurtulamaz; ve ona hizmet de «küfür» kelimesinden başka hiçbir mefhumla ifadelendirilemez. Necip Fazıl Rapor 11-13
“Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur. Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfîdir.” Peyami Safa “Arab Harfleri”, Türk Düşüncesi, Ağustos 1959, Sayı 59
Başta din kuvvetinden de istifade ve yardım sağlamaya sıcak bakılmış ve ardından bir sağdan geri hareketle Türk’ün dini, şeriatı, uleması kılıçtan geçirilmeye başlanmıştır. Türk milleti bu kahpelikleri unutursa dünyanın en aşağı milletidir. Mustafa Sabri Efendi
"Biz Arap" değiliz diyenlerin çoğu, "biz Müslüman değiliz" diyemeyenler. Araplıkla İslamiyeti eşitleyip hile yapan alçaklar. Arap kelimesini, İslamiyete küfür etmenin kalkanı olarak kullanıyorlar Özetle dert "Arap" değil dert "İslam" ARAP İSLAM DEMEKTİR! İSLAM'DA IRKÇILIK YOKTUR
Müslümanım deyip kemalizme tek cümle etmeyen. Konu Kemalizm olduğunda sus pus olan görmemezlikten gelenler. Sizin sayenizde Kemalizm hüküm sürüyor bilin istedim. Çünkü kemalistlerin oyu %25 civarıyken sistemin kemalist olmasının başka izahı yoktur.
1890 yılında yapılan nüfus sayımına göre M.Kemal'in memleketi Selanik'te 31.703 türke karşılık 47.322 yahudi bulunmaktaydı o türklerden de kaçının sabetaycı yani yahudi dönmesi olduğu bilinmiyor! Selanik, yahudilerin Avrupa'da en yoğun olduğu ikinci şehirdi
M.Kemal: "Anadolunun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir” KAYNAK Jaeschke Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri,Türk Tarih Kurumu Yayınları,sayfa 98
M. Kemal ingilizlerle anlaşınca Milli Mücadeleyi yürüten 1. Meclis'e darbe yaptı ve 2. Meclis'i oluşturdu 1. Meclis milletvekillerinin sadece yüzde 28,6'sını 2.Meclis'e aldı Yani Mücadeleyi yürüten m.vekillerinin yüzde 71,4'ünü tasfiye etti Kendi tabiriyle "kız gibi Meclis"ti bu!
Padişah sevr'i imzalamadı! M. Kemal ingilizler ne istediyse onu yaptı Cumhuriyeti ingilizler istedi. Mayıs 1919'da raporları var. hilafeti istemiyordu onu kaldırdı Musul'u istediler verdik. patrikhane istanbul'da kalacak dediler bıraktık. Kadir Çandarlıoğlu
Dersim harekatına katılan M. Kemal'in manevi kızı Sabiha Gökçen: “Canlı ne görürseniz ateş edin” emri almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk.” (Milliyet Gazetesi, 25 Kasım 1956)
Bir kemalistin M. Kemal'e "dinsiz" demesine ceza verilmezken, bir Müslümanın aynı söze ceza alması düşündürücüdür. Demek ki Müslümanlar bu rejime karşı olduğu için ceza alıyor, kemalistler ise bu rejimi sahiplendiği için istediklerini söyleyebiliyorlar. Kadir Çandarlıoğlu
kemalizm tıpkı budizm gibi putçu bir dindir. Buda'nın yerine M. Kemal'i koymuştur Fakat bu ülkenin çoğunluğu müslümandır Dolayısıyla kemalizm bize terstir Artık kemalizm ve sembollerinden kurtulmalıyız. Büst, heykel ve devlet dairelerindeki resimler kaldırılsın Kadir Çandarlıoğlu
"Atatürk olmasaydı namaz kılamazdınız!" diyorlar Yanlış, komünizmin hakim olduğu Rusya'da bile Müslümanlar namaz kılabiliyorlardı "Atatürk olmasaydı namaz kılamazdınız" diyenlere cevabım şudur: "M. Kemal olmasaydı, bizimle beraber siz de namaz kılacaktınız!" Kadir Çandarlıoğlu
atatürk chp'lidir. chp'nin oyunu azaltmak isteyen herkes atatürk'ün islam düşmanı sözde devrimlerini eleştirmelidir. atatürk'ü öven herkes chp'ye hizmet ediyor demektir
Kemalistlerin Osmanlı düşmanlığı; "islam" düşmanlığından; M. Kemal taraftarlığı da "dinsiz rejim" taraftarlığından kaynaklanıyor. Aslında Koruma Kanunu'yla M. Kemal'i değil, onun kurduğu "dinsiz rejimi" koruyorlar. Kadir Çandarlıoğlu
Batılıların İslâmiyetten alamadıkları öcü bizzat almaya kalktılar. Kökümüzü kurutmak için, ona giden bütün su yollarını, tarih, anane, lisan, terbiye, aile rabıtasını çürüttüler. Kurtarın milleti ve kendinizi CHP kemendinden… Necip Fazıl
"Öğrencilere bir sayfada Müslüman kadının peçesini açmak isteyen Fransız askerini vuran Sütçü İmam'ı anlatıyorduk. Sonraki sayfada kılık kıyafet devrimini.. Böylelikle çocukları aptallaştırıyorduk!" - Emekli inkılâp Tarihi Öğretmeni -
"Kızınıza zorla başörtüsü taktıramazsınız" diyenler, neden bütün bir millete zorla şapka taktıranı "Ulu Önder" ilan ediyorlar? Çünkü mesele özgürlük falan değil; gavurluktur... islam düşmanlığıdır. Kadir Çandarlıoğlu
Sokakta alkol içilmesinden yana olan fabrika sahibi Kemalist iş adamları, buna mukabil "kaza olur, zarar ederim" endişesiyle kendi fabrikalarında alkol kullanımına izin vermezler. Kemalizm; "Put yıkan bir milleti, put diken bir sürüye dönüştürme" projesidir. Kadir Çandarlıoğlu
Laikler Kuran'ı Kerim'e bakmışlar.. Put yasak diye Heykelleri, Faiz Yasak diye Bankaları, Zina Yasak Diye Genelevleri, Kumar yasak diye Piyangoyu, İçki Yasak diye Rakı Bira Fabrikalarını Kurmuşlar, tesettür farz diye çarşafı yasaklamışlar, sarık yerine şapka takmışlar
ifade özgürlüğü için "#5816SayılıKanunKaldırılsın" diyoruz. atatürk’ü eleştirmek suç olmasın atatürk siyasi bir liderdir. yaptığı yanlışlar eleştirilebilmelidir. demokrasi özgürlük cumhuriyet diyorsunuz. atatük’ü eleştireni hapse atıyorsunuz, hiç samimi değilsiniz
İngiliz'le savaştık ŞAPKA geldi. Fransız'la savaştık LAİKLİK geldi. İtalyan'la savaştık CEZA KANUNU geldi. Yunan'la savaştık LATİN ALFABESİ geldi. İyi ki iskoç'la savaşmamışız. Etek giymekten kurtulduk!!!
Lozan Anlaşması 24 Temmuz 1923. Hilafetin İlgası 3 Mart 1924. İngilizlerin Lozan'ı kabulü Ağustos 1924. Hilafet kaldırılmadan İngilizler Lozanı kabul etmemişlerdir!
Lozan’da Yunanistan savaş tazminatı ödemeyi kabul etti ama Türkiye bu paradan feragat etti. feragat edilen rakam 470 ton altın, nasıl zafer ama!
Saltanat ve hilafet adına yapılan Büyük Taarruz ve kazanılan zafer, lozan antlaşması ile dinsizliğe ve hilafet düşmanlığına dönüşmüştür. Artık bu gerçekleri konuşmanın vakti gelmedi mi
1453'de Bizans yıkıldı Bizanslılar dinlerinde serbest bırakıldı, mabetlerine dokunulmadı. 1923'de Osmanlı yıkıldı Hilafet kaldırıldı, Kuran ve Ezan yasaklandı, ama Kilise ve Havralara yine dokunulmadı!!
"Kurtuluş savaşı, Osmanlı Genelkurmayının planı" İlker Başbuğ "Kurtuluş savaşı, bizzat padişahın emri ile yapıldı" İlber Ortaylı "Yunan denize dökülene kadar yapılan her şey Padişahın emri ile yapıldı" Murat Bardakçı
İngiltere’de bir subay çıksa, dese ki; Bundan sonra herkes Osmanlı kıyafeti giyecek, müslüman gibi sarık takıp cübbe giyecek, kadınlar çarşaf giyecek, harfler osmanlıca olacak, herkes 5 vakit namaz kılacak, kılmayan asılacak.!! ne derdiniz!?
Osmanlı’yı yıkan İngilizler, istanbul’da 1936’ya kadar neden kaldı! 1936’ya kadar resmi olarak işgal altındaydık ingilizler kendi istedikleri dinsiz devleti görünce istanbul'dan ayrıldılar
"Atatürk olmasaydı Osmanlı Şeriat düzeni sizi kesermiş!" Abdulhamid: 33 yıllık iktidar, onayladığı idam sayısı 6 Atatürk: 1921/1922 arası 1054 idam 1923/1927 arası ise 6128 idam. not: resmi olmayan rakamlar 100 bin den fazla kişi Mümin olduğu için idam edilmiştir
Kamal ile bizzat röportaj yapan 3 yabancı gazeteciden; "Benim bir dinim yok..." Kamal Grace Ellison, 1928 "Türkler yalnızca tabiata tapar..." Kamal Emil Ludwig, 1929 "Kamal Mussolini gibi dinsizdir.." Pierre Van Paassen, 1933
"Evrak sahtekârlığı kemalistlerin pek sevdiği meşgaledir. Onun içindir ki atatürk'le ilgili metinlerden zararlı pasajları atmayı görev bilirler.. Kemalistler gerçek atatürkle yüz yüze gelseler muhtemelen onu da 5816'dan içeri atarlardı" Yağmur Atsız
"Gök Sultan Abdülhamid Han, bütün hayatında bir fikir, devleti ayakta tutmak ve hazırlamak için yaşadı. Siyasî dehası ile Avrupa’yı ve Moskof’u oyalıyor, bir yandan da demir yolu ve okul ile Türk milletini kuvvetlendirmeye çalışıyordu." Nihal Atsız “Abdülhamid Han (Gök Sultan)”, Ocak Dergisi, sayı 2. (11 Mayıs 1956
“Kemalizm otuz yılın yalan-dolan propagandasına dayanmaktadır. Onlar şunu bir lahza unutmasınlar ki dayandıkları sahte mabut yıkılmakta, onun yerine hakikat ve fazilet gelmektedir. Kemalizm denilen muazzam safsata kısmen Fransa kısmen de İtalya ve Rusya’dan alınmak suretiyle dış alemin bir değil, birkaç merkezine birden bağlı olan, bu suretle diğerlerinden daha çok ve karmakarışık bir şekilde dışarıya bağlı bulunan bir ucubedir. Bugün dönme, mason ve Kemalist güruhunun ağzında sakız gibi dolaşan yobazlık kelimesi en çok kendilerine yakışmaktadır: İnkılâp yobazları… Kendilerinden başka türlü düşünenlere tahammül edemeyen Kemalist ve mason yobazlar..." Hüseyin Nihal Atsız ORKUN Dergisi, 1951, Sayı: 21
"Musul'u Atatürk vermedi, zaten verilmişti" diyenler, ezberletilmiş çaresizliklerini seslendirmiş oluyorlar. Varsın 1926'da yapılan Ankara Antlaşması ile Musul terk edilmiş olsun!.. Musul'u verdik, şapkayı aldık! Yavuz Bahadıroğlu
Yorgo gibi içki içer, kumar oynar. Yorgo gibi namaz kılmaz. Yorgo gibi oruç tutmaz. Yorgo gibi sarık ve çarşaftan tiksinir. Yorgo gibi Osmanlı'dan nefret eder. Yorgo gibi Kuran okumaz. Yorgo gibi karısını kızını çıplak gezdirir. Yorgo gibi ağzı bozuk. KiM BU YORGOLAR?!
Diyanet reisi Hamdi Akseki 1950'de hacca gitmek ister, İnönü seçim var aleyhime kullanılır, seneye git der, hoca kabul eder Osman Yüksel Serdengeçti; "Allah gel diyor İnönü gitme diyor, Azrail'le anlaşman mı var seneye diyorsun?" der Akseki Ocak 1951'de hacca gidemeden ölür!
5816 sayılı kanun kullanılarak Mustafa Kemal'e hakaret içermeyen en ufak eleştiri bile engellenmekte. Akademisyen Atilla Yayla sadece "bu adam" dediği için 1.5 yıl hapis cezası aldı. Düşünce ifade özgürlüğü, 5816 ile engellenmekte
Karısını Yunanın koluna takan, Makarios'un heykelini diken, Sağa sola Yunanca afişler asan, Yunan basınına manşet olsan sizsiniz! Yunan düşmanı; 1966 senesinde Yunan Mezalimi kitabını yazan Kadir Mısıroğlu'dur!
“Asırlık surların arkasından köhne Bizans’ı hortlatmak isteyen kimin eli? Bunu söyleyenler kimin dili, Ayasofya’yı puthane yapan hangi delidir?” Osman Yüksel Serdengeçti (Tohum dergisi, 29. sayı, 1959)
atatürk'e mal edilen sözler; “Adalet mülkün temelidir” Hazreti Ömer “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” Hazreti Ali “Köylü milletin efendisidir” Kanuni Sultan Süleyman “Ya istiklal Ya ölüm” Şeyh Şamil
"Türkiye'nin: günlük Petrol ihtiyacı 650.000 Varil, Musul Kerkük'ün: günlük Petrol Üretimi 2.750.000 Varil Musul Kerkük 500,000 STERLİNE İngiltere'ye satıldı. İhaneti gör ey Türk halkı." Doç. Dr. Mehmet Hakan Sağlam
"Din zehirdir. Türkiye'den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene daha lazım." chp'li Başbakan Şükrü saraçoğlu (1946) KAYNAK: Meclis zabıtları - Sebilür Reşad Sayı 103, Mayıs 1951
"1930'lu yıllarda Avrupa şapkası bulmak kolay değildi ve takmayanlar cezalandırılıyordu! Türkler korkudan buldukları her şeyi kafalarına geçiriyorlardı Kadın şapkası, opera başlığı, metal kask… Avrupalılar bu komik duruma kahkaha atıyordu.." Richard Halliburton / Seyyah - 1935
"Laiklik İngiliz'in ustaca attığı bir formattır. Kemalistler hiçbir zaman bunu fark etmedi. Türkiye uzun yıllar İngiliz kontrolünde kaldı. Laik olanlar, aslında İngiliz'e hizmet ediyor." italyan Politikacı Prof. Gianfranco Miglio
kemalizm islam düşmanlığıdır. 1924 İçki maddesi kaldırıldı, Medreseler kapatıldı, Hilâfet kaldırıldı. 1925 Dergah ve Türbeler kapatıldı, Zorla şapka takma kanunu çıkarıldı. 1928 Arapça Yasaklandı, "Devletin Dini İslam'dır" İbaresi çıkarıldı. 1930 Genelev yasası çıkarıldı
Ülkeyi Atatürk kurdu öyle mi ? -Meclis 142 Yaşında -Polis Teşkilatı 174 Yaşında -PTT 179 Yaşında -İtfaiye 305 Yaşında -Demiryolu Teşkilatı 163 Yaşında -Kızılay 151 Yaşında -İstanbul Üniversitesi 567 yaşında -Ziraat Bankası 156 yaşında
SORU: Mustafa Kemal, hangi "devrimini" millete sormuştu? a) Saltanatı kaldırılmasını b) Hilafetin ilgasını c) Şapka giyilmesini d) Latin alfabesini e) Ayasofya'nın müze yapılmasını f) Ezanın Türkçe okunmasını g) Laikliğin ilanını
"Atatürt Ateist İdi, Zaten İnkilaplarını İncelerseniz Hepsi İSLAM'a Karşı Oluşturulmuştur. Yapılan İnkilaplar Yabancıların Asla teknolojisi Değil, Gelenek Ve Görenekleridir.!" Ateist Araştırmacı Yazar, Ayşe Hür
(sözde istiklal mahkemelerinde) "Sadece ben 5216 kişiyi idam ettim, hepsi sakallı, sarıklı, cübbeli kişilerdi" Cellat Kara Ali’nin hatıraları Son Posta Gazetesi, 3 Mart 1931
“Kemalizm, insan ve toplum meselelerini kuşatıcı bir ideolocya manzumesi değil, sadece İslâm'a karşı ve İslâm'ı tahrib tavrının adıdır... Rejim de, bu rejim...” Salih Mirzabeyoğlu
Diyorlar ki Japonya'ya atom bombası atılmasına rağmen uçtu. Türkiye hala yaya ! Türkiye'ye Chp'yi attılar Atom bombası ne ki Hikmet Genç
Türkiye’de büyük çoğunluğu tek parti döneminde olmak üzere 1927 – 1972 yılları arasında 3 bin 900 vakıf eseri satılırken bunların 2 bin 815’ini camiler oluşturdu "İSLAM DÜŞMANI CHP" DİYORSAK SEBEBİ VAR!
Lozan'a Osmanlı kıyafeti̇yle gi̇tti̇ler, yahudi̇ kıyafetleri̇ i̇le geri̇ döndüler ve yıllar boyunca lozandan zafer i̇le döndük di̇ye anlattılar Adalar, Musul, Kerkük, Bosna ... 4,5 milyon km. kare Osmanlı impatorluğu geri̇ döndükleri̇nde 776.000 km. kare kalmıştı!
"Bir bakkal dükkânı bile 5 ayda tasfiye edilemezken, biz bir imparatorluğu Lozan'da tasfiye ettik!" Kemal Tahir
Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız birlik oldu birlikte savaştıklarımızla -bedeli ihanet oldu kanımızın -kara bir bulut gibi kapkara düşünceyle -kiralık düşünceleriyle- “giydiler çıkardıkları çizmeleri” emperyalistlerin. Salih Mirzabeyoğlu
- atatürk puttur put olmasa idi her meydanda, her okulda heykeli olmazdı. buda heykelinden fazla atatürk heykeli varsa birileri atatürk'ü ilah gördüğü içindir bu. heykeller amacını aşınca put olur. işte bu nedenle islam, insan ve hayvan heykeli yapmayı yasaklamıştır. kahrolsun putlar
Necip Fazıl "Vatan Dostu Sultan Vahidüddin" kitabından yargılandığı davada bilirkişiler kitabın atatürk'e hakaret eden bir suç unsuru teşkil etmediğini belirtmesine rağmen, mahkeme üstadı Vahdeddin'i överek "atatürk'e hakaret etmeye meyillidir" gerekçesiyle yürürlükte olan 5816'dan 19 ay mahkum etmiş
23 Nisan 1937’de peçe ve çarşafın giyilmesi içişleri Bakanlığı tarafından yasaklanmış, yasağa uymayanların 25 liraya kadar cezalandırılmaları emredilmiştir: kaynak: Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Dergisi: Cumhuriyetin 75.Yıldönümünde Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler, Özel sayı(1998), sayfa 91.
Atatürk sahibi olduğu mal varlığı; 155 bin dönüm arazi, on binlerce baş inek, koyun, tavuk ve dahi 58 adet merkep, lunapark, yoğurt imalathanesi PEKİ ATATÜRK BU SERVETİ NASIL YAPMIŞTIR! CEVAP VERİN KEMALİSTLER
"Fatih'in Ayasofya vakfiyesindeki bedduaların muhatabı, müzeye çeviren Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır; hükümet 500 yıllık vaziyetine yani cami haline çevirerek müslüman milletimizi bu bedduadan kurtarmalıdır." Prof. Ahmet Akgündüz
"Ayasofya’yı Müslümanlar müze yapmadı. Medreseleri tekkeleri Müslümanlar kapatmadı. Ezan-ı Muhammedîyi Müslümanlar yasaklamadı. İskilipli Âtıf Efendiyi Müslümanlar asmadı" Mehmet Şevket Eygi
“Bir fikre bağlı olmak yerine fâni şahıslara bağlananlar o fâni şahıs dünyadan çekip gidince düştükleri hiçlik ve boşluğu heykel dikmekle gidermeye çalışırlar ve onun tunç, mermer veya alçıdan, cansız gözlerinden yardım ve teselli ararlar.” Necip Fazıl | İdeolocya Örgüsü
LOZAN'da; Musul'u, Kerkük'ü, Kıbrıs'ı, Ege'de yarım metre yakındaki 400 adayı hilafeti, Ayasofya'yı Osmanlıcayı, Arapça ezanı, sarık ve çarşafı yani İslamı verdik laikliği aldık! kim kazandı?
Sultan Vahdettin Han sürgüne giderken tüm eşyalarını makbuz karşılığında devretmiş, Sürgün yıllarında yokluk içinde yaşayıp, Vatan hasretiyle vefat etmiştir. Asıl hainler Vahdeddin'e hain diyenlerdir
"Allah'ın laneti düşmana yardım eden hainlerin üzerine olsun ve rahmet ve tevfik Halife ve Padişahımızı, millet ve vatanı kurtarmak için çalışanların üzerinden eksik olmasın." Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 27 Nisan 1920, Nr: 25
tarih kitaplarında bize öğretilenin tersine Vahdeddin hain değildir!! Vahdeddin'in tek suçu çökmüş bir imparatorluğa padişah olmasıdır. 1918 yılında tahta oturmuştur Vahdeddin (İstanbul'un işgal altında olduğu yıl). Vahdeddin "milli şahlanış hareketini" başlatan kişidir. bu gerçeği gizlemek için 5816 var!
Timurtaş Uçar Hoca savcıya sorar: Şekeri çaya karıştırmazsan ne olur? Savcı: şekersiz çay olur Hoca; tuzu çorbaya karıştırmazsan ne olur? Savcı; tuzsuz çorba olur Hoca: Peki dini devlete karıştırmazsan ne olur? Savcı: Dinsiz devlet olur Hoca: Savcım vallahi ben demedim, bak siz dediniz
M.kemal şartlar olgunlaşmadan, iktidarın bütün güçlerini eline geçirmeden Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, kalkıp da dinin aleyhinde konuşmadı. Nitekim M. Kemal, Millî Mücadelenin hiçbir devresinde Sultan Vahdettin’in ve Halifenin aleyhinde de tek cümle söylemedi. Yavuz Bülent Bâkiler (Türkiye gazetesi) 16 Şubat 2013 Cumartesi
Müslüman/Dindar bir Atatürk portresi çizmeye çalışan muhafazakârların kullandıkları olayların hepsi 1923 öncesinin M. Kemal’ine aittir. (…) Kurtuluş Savaşı’nda Bolşevik ve İslamcı kavramları bir arada kullanan M. Kemal ile 1930’larda İslamcı kavramları toplum hayatından tamamen çıkarmaya çalışan M. Kemal farklı Mustafa Kemallerdir. [Taha AKYOL – Şubat 2012]
Ne biçim ırkçılarız (Türkleriz) ki bizim ideolojimizi bir Yahudi yazıyor. Zira Yahudi Moiz Kohen (Munis Tekinalp) Kemalizmin ideologudur. Tıpkı Agop Dilaçar’ın Türk Dil Kurumunun başuzmanı ve Ermeni olması gibi. Alev Alatlı ,Valla Kurda Yedirdin Beni boyut yay. C 3 1. Basım ist.1993
M.kemal Türk aleyhindedir. Milli Hareket zamanında benim Türkçülük icraatımdan pek sıkılıyordu. Bir şey de demiyordu. Bugün kendisi Türk’ün dinini, dilini, yazısını, adetini, milli müesseselerini, ananesini her şeyini yıkmakla meşguldür. Bunlar harstır,(kültürdür) bir milletin hayatıdır. Bu mu onun milliyetperverliği?!. Hani Türk’ün dinine, edebiyatına, folkloruna, mimari abideleri olan camilerinin ihya ve muhafazasına dair henüz ne yaptı? [Türkiye’nin İlk Milli Eğitim Bakanı Doktor Rıza Nur, Hayatım ve Hatıratım Cil.4]
Atatürk’ün din sorunu vardı. din karşıtı çizgi inönü zamanında değil, Atatürk zamanında başlamıştır. bunu tarih tezlerinden ders kitaplarına (icraatlarına) kadar her yerde gözlemek mümkün. [Prof. Dr. Zafer Toprak 09.04.2012-Radikal Gazetesi]
”Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum." Kamal Atatürk Andrew Mango – Atatürk Remzi Kitabevi 3.Baskı Sayfa: 532
Müminlerin başına ehli küfürden kimseyi geçirmeyin. Allah'ın onları aziz ve şerefli kılmasından sonra kâfir ve zâlimlerin tasallutu altına girmesinler. Aldatmalarından korunabilmek zordur. Ömer Bin Abdülaziz
Dünyanın en büyük kütüphane cinayeti 1928’de Türkiye’de olmuştur. Bir gecede Türkiye’nin kitapları okunmaz hale gelmiştir
“—Hiçbir yabancı devletin tazyiki, Abdülhamid'i Kur'anın ve Şeriatın emirlerine uygun olmayan bir reformu Yapmaya ve imtiyaz' vermeye asla mecbur edemezdi.» Necip Fazıl Kısakürek Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han sf.331
“Atatürk çevresindeki, hem ittihatçı, hem mason olan asker ve sivil arkadaşlarının etkisiyle, `önce mason, sonra ittihatçı´ kuralına uygun olarak önce `Macedonia Risorta´ locasında mason olmuş ve bunu takiben de Ittihat ve Terakki Cemiyeti’ne 1907 yılında 322 numara ile üye yapılmıştır.” Tamer Ayan, Atatürk ve Masonluk, Istanbul, 2008, sayfa 159-161.
“Evet, Atatürk bir masondu.” Falih Rıfkı Atay Bugün Gazetesi, 6 Eylül 1968.
ATATÜRK'ün 400 Vekili olan meclisten sadece 158 vekilin oyuyla CUMHURBAŞKANI Seçildiğini biliyor muydunuz?! 29 Ekim 1923 tarihli orjinal Meclis tutanağının 119. sayfasında M. Kemal’in 158 Milletvekilinin oyuyla seçildiği yazmaktadır
Büyük adam iftira ile tenkid ile yıkılmaz Madem adamınız en büyük, kaldırın kanunu! Biz Abdulhamid'i kanunla korumadık kimse de yıkmadı! Kadir Mısıroğlu
Erdoğan yakasına Atatürk rozeti taksa bile kemalistlerden oy alamaz, ancak kemalistlere taviz veren Ak parti çok oy kaybeder!
Atatürk: “Lozan’da sulh yapın; Gerekirse Trakya’dan, hatta İstanbul’dan vazgeçin Musul için hiç uğraşmayın” Rıza Nur Hayat ve Hatıratım Sansürsüz Tahşiyeli Baskı 1982 Almanya 2.Cild Sayfa 861
Kelime oyunu yapıyorlar, "Kahrolsun İslam" diyemiyorlar, "kahrolsun şeriat" diyorlar. İslam ve Şeriat farklı şeyler mi Müslüman?! Timurtaş Uçar
Mustafa kemal hutbe ve nutuklarla hilafet ve saltanatı almaya uğraştı. Muvaffak olamayınca müthiş sola kaydı. Dini ve ananevi varlıkları kanla yıktı." Kazım Karabekir, “istiklal harbimiz” istanbul 1960, sh 978
CHP'nin yargı sopasına dönüşen 5816 sayılı kanun ile 1994 ile 2017 arasında 23 yılda 4 bin 852 kişinin yargılanmış, 1.772 kişinin hapis cezası almıştır. 5816 kaldırılsın İslam düşmanı atatürk'ü eleştirmek suç olmasın
5816 sayılı yasa nedir? atatürk'e hakareti önlemek amacı ile çıkarıldığı iddia edilen ancak eleştiriyi düşünceyi ve ifadeyi engellemek ve Chp ideolojisine muhalif olanları sindirmek için kullanılan bir yasadır
1934'de çıkarılan Soyadı Kanunu ile "ağa", "hoca", "efendi", "bey", "paşa", "hazret" gibi unvan ve lakapların kullanılması yasaklandı. Fakat M. Kemal, soyadını "ATA"Türk yaptı. Herkesi indirdi, kendini en tepeye çıkardı. Kadir Çandarlıoğlu
Mustafa Kemal Paşa, Müslümanların kıyafetinden diline kadar her şeyine karışmış, emirlerine karşı gelenleri de astırmak suretiyle imha etmiştir. Gün geçtikçe daha da azmış, milletin hayatında el atmadık hiçbir şey bırakmamıştır. Mustafa Kemal’in cahilce ve zalimce tavırlarına en yakın arkadaşları bile isyan etmiştir. Türk Milleti'ne ya şapka giyip medenileşmesini yahut asılarak idam edileceğini söylemek, en azından saçmalıktır… Halide Edip Adıvar, Türkiye'de Diktatörlük ve Reformlar
"Cumhuriyet dönemiyle ilgili pek çok hatalar oldu, Nazım Hikmet'i kim hapse attı, CHP Sabahattin Ali'yi kim öldürttü, CHP Doğruya doğru eğriye eğri deriz. Ne Atatürk'ü ne bir başkasını özel bir yasayla korumanın anlamı yoktur." Kemal Kılıçdaroğlu 10 Mayıs 2012
"Mustafa Kemal'e zerre muhabbeti olan cenâzeme gelmesin! VASİYETİMDİR!" Kadir Mısıroğlu
Ruslar, Mustafa Kemal'e 11 milyon Altın Ruble gönderdi. Altınların bugünkü değeri 18 milyar lira. 1920-1922 yıllar arasında cereyan eden Yunan Harbini Sovyetler, başarıya ulaşması halinde Sovyet Rusya’nın güvenliğine katkıda bulunacak diye desteklemişlerdir.
sistemin adamları "#5816Kaldırılsın" diyemez. "5816 Kaldırılsın" diyebilmek için dava adamı olmak gerekir. dava için bedel ödemeyi göze almak gerekir. yardan serden geçmek gerekir. üç kuruşluk insanlara bize destek olun diye yalvarmayın. bize bizden olan destek olur
KAMAL'e Atılan İFTİRALAR; -ATATÜRK Müslümandı -ATATÜRK Hafızdı -ATATÜRK Türk'tü -ATATÜRK Peygamber Soyundan -ATATÜRK, 7 Düvelle savaştı -ATATÜRK, Alfabeyi eğitim için değiştirdi -ATATÜRK cephede yaralandı -ATATÜRK Milli Mücadeleyi başlattı
atatürk Türkçü filan değildi öyle olsa idi Ermenileri fişliyor diye Nihal Atsız’ı üniversitelerden ve liselerden kovdurmazdı! atatürk Türk de değildi adıTürk mavi gözlü sarı saçlı bir yunandır! selaniklidir!
5816'dan her kim ceza alırsa, AİHM'de tazminat kazanıyor, Türkiye Mahkum oluyor zira DÜNYADA BÖYLE KANUN YOK! Üye olmaya çalıştığımız AB, 2009 İlerleme Raporunda "5816 İfade özgürlüğüne aykırı" dedi #5816Kaldırılsın gerçekleri konuşmak suç olmasın
neden "atatürk" diyorsun diyenlere; kafir olduğu için "Mustafa" ve "Kemal" isimlerini kimliğinden sildirerek ismini "KAMAL" yapan kişiye kimliğindeki soyadı ile hitap ediyorum kimden bahsettiğim belli olsun diye "atatürk" diyorum!
Atatürk bizi kurtarmış… E o zaman yazım nerde? Hilafetim nerde? Osmanlım nerde? Ayasofya Camiim nerde? Musul, Halep, Batı Trakya ve Adalarım? Medreselerim nerde? İslami kanunlarım nerde Cuma tatilim nerde? Bu ne menem bir kurtulmadır? @Candarlioglu
"Adınız Yorgo olurdu"! diyenlerin kılık kıyafetine, yaşantısına, fikirlerine bakıyorsun Yorgo'dan tek farkları isimleri. Eee Yorgo'da dine, peygambere, cübbeye düşman, sen de? Bu durumda kim Yorgo, kim Ahmet?
Mustafa Kemal Atatürk; Atatürk= Atatürkçü Kemal= Kemalist Mustafa= ? Sahi neden ‘Mustafacı’ yok? Peygamberimizin (Salat ve selam olsun) isimlerinden biri Mustafa olduğu için mi? Yoksa putları yıkmaya gelen Allah’ın dini Mustafacı olmanıza izin vermediği için mi?
ENAM Suresi 108. ayet ile küfür etmek yasaklanmıştır. Müslüman hiç kimseye küfür etmez. Ancak, Allah'a peygamberlerine ve İslam'a küfür edenlerin cezası islam'a göre ölümdür. şahsa edilen küfürlere hapis cezası vermek islam'a uygun değildir!
atatürk’ün türkiye'si ile şu andaki Türkiye AYNI ülke DEĞİL! ATATÜRK TÜRKİYE'SİNDE; EZAN TÜRKÇEYDİ, ŞAPKA TAKMAYAN ASILIYORDU, ARAPÇA DİN EĞİTİMİ VERMEK YASAKTI SİZ SÖYLEYİN BUNLAR İSLAM DÜŞMANLIĞI DEĞİL Mİ!
Hilafet gelsin. Cuma tatil olsun. İçki, zina, faiz, kumar yasaklansın. Arapça resmi dil olsun. Ümmet birleşsin. İslam devleti kurulsun. İsrail'i yok etmek üzere halifeye biat edilsin. Öleceksek böyle ölelim. Şeriat Gelsin Dertler Bitsin
Kemalistler 1924'den önceki Mustafa Kemal'i kahraman sanıyor. biz ise 1924'den sonra islam düşmanlığından başka icraatı olmayan KAMAL ATATÜRK'ÜN ASLINDA SANILDIĞI GİBİ OLMADIĞINI ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ!
bu ülkeyi bölen, ayrıştıran ben değilim! benim dinime, mukaddesatıma saldıran islam düşmanı kemalistler ve onların devrimleridir. bu ülkenin huzur bulması için şeriat lazım. şeriatın gelmesi için kemalistlerin bu ülkeye verdiği zararlar açıklanmalı
Allâh Rasûlü (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: “Müşriklerle, mallarınızla, ellerinizle, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin!” "En efdal cihad, zalim sultanın yanında adaleti söylemektir." CİHAD SADECE SİLAHLA YAPILMAZ, İSLAM DÜŞMANLARINA ZARAR VEREN HERŞEY CİHADIN BİR PARÇASIDIR
Türbeleri yıkan kamalistler, anıtkabir'in TÜRKİYE'ye yıllık 2,6 milyon TL masrafı var. Buranın masrafları bundan sonra Chp'nin iş bankasındaki hissesinden karşılansın. Yıllık Elektrik gideri: 1 200 000 TL Temizlikçi Gideri: 563 000 TL Bakım ve Onarım: 732 000 TL Su Parası 23 000 TL
Samimi dindar MÜSLÜMAN, İslam düşmanını sev(e)mez, sempati duymaz SİZ HİÇ FİRAVUN'U SEVEN YAHUDİ GÖRDÜNÜZ MÜ!? Mecbur! kalmadığı halde Atatürk'e rahmet okuyan MÜSLÜMANA HAKKIMI HELAL ETMİYORUM
Mustafa Kemal Osmanlı askeri olarak kurtuluş savaşını yönetti savaş kazanıldıysa neden Osmanlı devleti yıkıldı! Lozan'da Osmanlı'nın yıkılması ve hilafetin kaldırılması şartı ile Türkiye tanınmıştır SAHİ KİM KAZANDI?
atatürk 15 yıl islam'la savaşmıştır. atatürkü kanunla sevdiremezsiniz. öncelikle kendinize dönüp sorun bu Müslümanlar niye sevmiyor diye; hilafeti kaldıran, ezan'ı türkçe yapan, camileri ahır yapan bir kafiri samimi Mümin SEVEMEZ!
İslam'da tasvir yapmak yasaklanmıştır. yani insan ve hayvan şeklinde resim ve heykel yapılamaz. bir insanın heykelini yapmak onu putlaştırmaktır. İslam ülkesinde put olmaz. olan putlarda yenilerden başlayarak eskilere doğru bütün putlar yıkılmalıdır
Atatürk’ü Samsuna Vahdettin Han EMİRLE Göndermiştir. VE 60 bin altın lira VEREREK KURTULUŞ SAVAŞINI BAŞLATMASINI EMRETMİŞTİR. M. KEMAL OSMANLI DEVLETİNİ KURTARMAK İÇİN SAVAŞMIŞ. ZAFER SARHOŞU OLUNCA KENDİNE YENİ BİR DEVLET KURMUŞTUR
Atatürk Olmasaydı; İngilizler ülkemizi işgal eder, Hilafeti kaldırır, yerine Laikliği getirirdi, çarşafı ve fesi yasaklar, yerine şapka giyme zorunluluğu koyardı, Hicri takvimi kaldırıp yerine Miladi takvimi getirirdi, Cuma günü olan resmi tatilimizi Pazar gününe aldırırdı!
devlet için yapılan ve Devletin kullandığı saray israf olmaz. israf bir ölüye yapılan anıtkabirdir. 750 bin metrekarelik Anıtkabir'e millet açlıktan kırılırken, 40 milyon TL harcanması israftır
kurtuluş savaşını kazanmadık! ingiltere İstanbul'u 2 Ekim 1923'te terk etti lozanda musul'u, kerkükü, adaları, hilafeti ingiltere'ye teslim etme YANİ OSMANLI'YI YIKMA KARŞILIĞINDA ÇEKİLDİ İNGİLİZLER
Atatürk Hisseleri (Cumhuriyet Halk Partisi) : % 28,09 iş bankasındaki chp hisseleri fona devredilsin. PARTİNİN BANKASI OLMAZ. İŞ BANK Hilafet Paraları ile kurulmuştur. hisseler ya diyanete ya da devlete devredilmelidir
Osmanlı 31 mart 1909'da yıkıldı. 1. dünya savaşı Müslümanları yok etmek için, kurtuluş savaşı atatürk'ü kahraman yapmak için yapıldı
1- atatürk müslüman değildir bu konuda belgeler var hatta kendi sesi ile videosu var 2- atatürk islam düşmanıdır linkteki yazıda belgelerle anlatılmıştır 3- islam düşmanını sevmek islama aykırıdır 4- atatürke kafir demek hakaret değildir
Müslümanın iki bayramı vardır. diğerleri bizi ilgilendirmez. kafirlerin bayramını kutlamak onlara benzemek demektir. sadece sözle bile kutlamayın tebrik etmeyin. "Kim, bir topluluğa benzerse, o da onlardan olur." (Ebu Dâvud)
Hilafeti kaldıran, Ayasofya'yı müze yapan, Ezanı Türkçe okutan Atatürk İslam düşmanıdır. İslam düşmanını sevmek İslam aykırıdır. bakınız: Tevbe suresi 80, 84, 113. ayetler
Araplar bizi sattı diyorlar gerçekte olan ise İngiliz etkisinde kalan ittihatçı Arap düşmanı Türkler ile İngiliz etkisinde kalan Türk düşmanı lawrenceler yüzünden Arapla Türkün arası açıldı. IRKLA ÜSTÜNLÜK OLMAZ ÜSTÜNLÜK TAKVA İLE OLUR
Sakal serbest olsun sırası değil. İdam gelsin sırası deği.l ABden çıkalım sırası değil. Natodan çıkalım sırası değil. Hilafeti getirelim sırası değil diyorsun. SIRA BİZİ İŞGALE GELDİ UYANMIYORSUN
İslam düşmanı atatürk'ü sevmesem de saygı duyacak mışım !!! islam düşmanı hilafeti kaldıran ayasofya'yı müze yapan çarşafı yasaklayan bir kafiri severseniz islamla alakanız olmadığını itiraf etmiş olursunuz
atatürkü sevmiyorum çünkü; Osmanlıca yerine latince getirdiği Ezan'ı Türkçe okuttuğu Ayasofya’yı müze yaptığı şapka takmayanları astığı Lozan’da Musul, Kerkükü verdiği Halifeliği kaldırdığı Camileri ahır yaptığı Hacca gitmeyi ve çarşafı yasakladığı için sevmiyorum
şu anda halifemiz olsaydı Filistin’i, Halep'i kurtarmak için cihad ilan ederdi. atatürk'ün ümmete attığı kazığı anladınız mı!!!
Osmanlı kurtuluş savaşını kazandıysa devletin ismi neden değiştirildi? Bütün Müslümanları birleştiren halifelik neden kaldırıldı? madem ülkeye demokrasi geldi 1946’ya kadar neden tek parti vardı Zafer kazandıysak Musul, Kerkük ve on iki ada neden verildi? tek parti döneminde 2815 cami neden satıldı? hacca gitmek neden yasaklandı? Ayasofya niye müze yapıldı, kimin emri ile? şapka takmak neden zorunlu oldu? şapka takmayanlar neden idam edildi? çarşaf neden yasaklandı? harf inkılabı Kuran dilini unutturmak için yapılmadıysa ne için yapıldı? Ezan niye Türkçe okutuldu 15 yıl, bu zorbalık değil mi?
İstanbul'u Müslümanlar feth edince Ayasofya'yı cami yaptı İstanbul'u Kafirler işgal edince müze yaptı
"laiklik islam düşmanlığıdır" çünkü; %99 Müslüman olan ülkede sakal yasak, cuma vakti insanlar çalıştırılıyor!!!
Kemalist'lerin İslam'la ilgili bildikleri tek şey "ölünün arkasından konuşulmaz" doğrusu ise; Mümin olan ölünün arkasından konuşulmaz. Müslüman olarak vefat edenin hataları söylenmez, ancak ihanet etmişse insanların onun hatasına düşmemesi için ibret olsun diye anlatılır
kemalistlerin lozanın tartışılmasından rahatsız olmasının sebebi lozanın ihanet olduğunun ortaya çıkma korkusudur. Lozan Osmanlı'ya Darbe yaparak iktidara gelen hatta onunla yetinmeyip devletin ismini değiştiren DARBECİLERİN ZAFERİDİR
atatürk bu ülkenin lawrancesidir. yıllarca ülkeyi kurtardığı yalanı ile millet kandırılmıştır. 5816 Yasası Kaldırılsın Gerçekler ortaya çıksın
Kemalistler atatürk'e "kafir ve İslam düşmanı" demek hakaret değildir, gerçeği dile getirmektir. bana küfür ederek atatürk'ü savunamazsınız! Aziz Nesin: “Gerçek Müslüman Atatürk’ü sevemez. Seviyorsa ya ahmâktır ya sahtekâr”
ŞU TİP HOCALARIN SÖZLERİNE ŞÜPHE İLE YAKLAŞIN Allah’a Tanrı demekten utanmaz. İslam düşmanı atatürk’ü sever. İslam düşmanlarının olduğu chpyi destekler. “Kuran oku, Hadis okuma” der
Adnan Menderes de Kemalistlere Şirin görünmek için "Atatürk'ü Koruma Kanunu" çıkarmıştı. ama onlar eliyle İdam edilmekten kurtulamadı. Tarihten Ders alın!
"İnsanlar, süfreler gibi sulardan çıktılar en önce…İlk ceddimiz balıktır." diyen atatürk'ü hala Müslüman yapmaya çalışan yobaz laikler var! Kaynak: Ruşen Eşraf Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları, s 53
5816 sayılı yasa ile atatürk'ün yaptığı yanlışları anlatanları hapse atıyorlar. atatürk demek chp demektir. atatürk'ün yaptığı islam düşmanlıkları anlatılmadan chp'nin oyunu azaltamazsınız. öncelikle #5816SayılıKanunKaldırılsın ve tarih ders kitapları masallardan arındırılsın
atatürk Büstlerine Harcanan Parayla Bakın Neler Yapılır! 5 havaalanı; 2.000 km. asfalt yol; 3 adet yolcu uçağı; 450 tam teşekküllü hastane; 200 fabrika; 20 üniversite;500 okul yapılabilirmiş!
"Cahil insanları, ALLAH'A taptırmak siyasetin doğurduğu neticelerdir" Kamal Atatürk Kaynak: Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, Devlet Matbaası, s 220-221
Atatürk, Osmanlı ordusunda düşmanlarımızla savaşıp hepsini yenmiş ama, nasıl yendiyse düşman devletler yıkılmamış Osmanlı yıkılmış !
atatürk Filistin'de kaçmasaydı mondros ateşkes antlaşması imzalanmayacak Osmanlı ordusu dağıtılmayacak Anadolu'yu da elini kolunu sallayarak kimse işgal edemeyecekti. Hem işgalin zeminini hazırla hem de kahraman ol
"atatürk'ü sevmeyenler arabistan'a gitsin" lafı bu lafı söyleyenin ve atatürk'ün islam düşmanı olduğunun kanıtıdır! İSLAM DÜŞMANI ATATÜRK'Ü MÜSLÜMAN OLDUĞUM İÇİN SE-VE-Mİ-YO-RUM…
atatürk put adam olmasaydı; atatürk'e tapan kemalistler olmazdı. müslüman ülkede yüzbinlerce heykeli olmazdı. bir heykele tapan bir kişi varsa o heykel put demektir. put olmasaydı sevmeyenler hapse atılmazdı!
"Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdurlar" atatürk Kazım Karabekir Anlatıyor. Uğur Mumcu,1996, s 75
“Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkilabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.” atatürk Kaynak: Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası; Aralık 1991, s 165.
Kamâl Atatürk’ün devrim diye nitelendirilen eylemlerinin büyük kısmı, İslâm’a karşı yapılmış… Şimdi, “Kamâl, İslâm düşmanıydı!” desek, 5816’dan ceza alır mıyız?! Kamâl, İslâm Düşmanıydı! En azılısından üstelik.
Hiçbir Kâfir Atatürk kadar Müslümanlara zarar verememiştir Zira hiçbir Kâfir, Peygamber Efendimiz’den (Sâllallâhû Aleyhî Vesellem) itibaren süregelen Makam-ı Hilafeti yıkamamıştır.Kamâl Atatürk bunu yapabilen yegâne gâvurdur. Ve de -ne yazık ki- bu büyük kâfir, Türk’tür
1918'de Filistin cephesinde ihanet ederek toprakları işgalcilere bıraktığı için israil'e heykeli dikilen şahıs kimdir?! filistin'de 75.000 esir verdik ama ordu komutanı atatürk kahraman oldu!
“Suçlu Allah’ın dinidir Kralların ve padişahların istibdadına, dinler mesnet olmuştur” atatürk Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, s 30
atatürk'ü SEVMİYORUM SAYGI DA DUYMUYORUM SUÇ MU?! KANUNLA MI SEVDİRECEKSİNİZ
atatürk italya'dan Ceza kanunu, Lozan'ın imzalandığı isviçre'den Medeni kanunu, Fransa'dan Laikliği, ingiltere'den şapkayı ve latinceyi alarak adeta minnet borcu ödedi
'adnan oktar, cemil kılıç, Yaşar Nuri Öztürk' gibi hoca görünümlülerin turnusol kağıdı atatürktür İslam düşmanı atatürk'ü seven hoca(!) sahtekardır
Atatürk Kuran'ı Kerim'i neden Türkçe'ye çevirtti; "Arap oğlunun yavelerini (saçmalıklarını) Türk oğullarına öğretmek için Kur’an’ı Türkçeye tercüme ettireceğim" Kamal Atatürk Kaynak: “Kazım Karabekir Anlatıyor” – Uğur Mumcu, 19 Haziran 1990, Cumhuriyet Gazetesi
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk" deniliyor. 1) Atatürk olunca Gazi'yi bıraktı. 2) Mustafa'yı kimliğinden sildirdi. 3) Kemal'i Kamâl yaptı kimliğinde yazan isim "kamal atatürk"dür. işte bunun için "kamal atatürk" diyorum!
atatürk deseydi ki; gelin Yunan'ı kovalım, Hilafeti kaldıracağım. Etrafında kimseyi bulamazdı! Milli Mücadele'nin gayesi Halife'yi kurtarmaktı
”Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür.” Kamal Atatürk Kaynak: Arba Yayınları, Bozkurt, mart 1997, Sayfa 170
“Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir" Kaynak: Atatürk'ün emriyle liselerde okutulan tarih kitabı (1938), 2. cilt
“Birinci Cumhur Reisi, herhangi bir temenniye "İnşaallah" duasını katan insan için, "Bak, Allahtan bekliyor, Allaha inanıyor!" diye mukabele edecek ve Kâinatın Mefhari hakkında "Donsuz Bedevi!" hakaretini savuracak kadar Allah ve Resulünün düşmanıydı.” Necip Fazıl, Üstadın Dedektif X Bir mahlasıyla Büyük Doğu Dergisinde kaleme aldığı bir yazıdan
''atatürk ve arkadaşları batıyı benimsedikleri için inkılapları bu yönde olmuştur. hem laiklik hem İslam hukuku olmaz, ya laik sistem ya şeriat olmalıdır" Uğur Mumcu
İlk Atatürk Heykeli’nin açılışı 23 Ağustos 1926'da yapıldığını biliyor muydunuz MİLLETİN AÇLIKTAN ÖLDÜĞÜ YILLARDA MİLLETİN PARASI İLE KENDİ HEYKELİNİ YAPTIRMAK İÇİN NASIL BİR EGO GEREKİR!?
Atatürk "MV maaşları Öğretmen maaşlarını geçmesin" dedi MASALI! 1930'da maaşlar; öğretmen: 24 cumhuriyet altını milletvekili: 134 cumhuriyet altını atatürk: 2600 cumhuriyet altını
Halk yemek için ekmek bulamazken, atatürk keyfi için 1.2 MİLYONA savarona yatını alıyor. SAVAŞ GEMİSİ DEĞİL YAT!!
Kemalistler "Atatürk olmasaydı olmazdık"tan başka hiçbir şey bilmezler atatürk olduğu için camiler kapatıldı. “Allah” demek yasaklandı. Kuran’lar toplatıldı. çarşaf yasaklandı. İŞTE BUNLAR KAFİRLİK
Atatürk'ün imzasının Vahram Çerçiyan adında bir Ermeni'ye aid olduğunu biliyor muydunuz? kemalistler hani "bir Türk dünyaya bedeldi" adam daha imza atmayı bilmiyor!
"Beni Türk Hekimlerine emanet edin" diyen atatürk’ün doktoru ise Prof. Dr. Noel Fissenger'dı. Söyleyin şimdi kim yalan söylüyor?
Sivas Kongresi’nin ABD’ye gönderdiği mektup Nutuk’ta neden yer almadı? ABD’ye “Gelin, tarafsız bir devlet gözüyle imparatorluğun her tarafında inceleme yapın” diyerek "MANDA" isteyen kamal atatürk kimin kahramanı!
“Yunan/İngiliz kazansaydı; -Fethin sembolü, Fâtih'in emaneti Ayasofya Cami-i Şerifi'ni müze yapardı değil mi? -Câmi minâresinden Allah demeyi yasaklardı değil mi? (Unutmayın 1950'ye kadar "Allah" demek yasaktı!) Kim kazanmıştı?” Kadir Mısıroğlu
Emekli General Osman Pamukoğlu bir demecinde, “Dersim (KATLİAMI) harekâtından Atatürk’ün haberi yoktur demek hakarettir, harekâtı planlayan Mustafa Kemal’dir” demiştir.
Atatürk: “Lozan’da sulh yapın; Gerekirse Trakya’dan, hatta İstanbul’dan vazgeçin Musul için hiç uğraşmayın” Rıza Nur Hayat ve Hatıratım Sansürsüz Tahşiyeli Baskı 1982 Almanya 2.Cild Sayfa 861
Sultan AlpArslan ile 26 Ağustos 1071'de İslam ordusu kazandı, Anadolu İslam yurdu oldu. Mustafa Kemal ile 26 Ağustos 1922'de İslam ordusu savaştı, kazandı!!! ama nasıl kazandıysa; kuran yasaklandı, ezan yasaklandı, şeriat yasaklandı! sahi kim kazandı!?
Sultan Vahdeddin’in huzurunda Kuran’a el basarak "Osmanlı için savaşacağına" yemin eden mustafa kemal Osmanlı’ya ihanet etmiştir. osmanlı askeri Atatürk liderliğinde kurtuluş savaşını kazandıysak neden Osmanlı yıkıldı!?
"Bu prensipleri (CHP ilkeleri), gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır." diyen kamal atatürk'e "kafir ve İslam düşmanı" demek hakaret değildir. gerçeği dile getirmektir
Aziz Nesin "Bir Müslümanın Atatürk'çü olması mümkün değil" Aziz Nesin: “Gerçek Müslüman Atatürk’ü sevemez. Seviyorsa ya ahmâktır ya sahtekâr” Oğuz Uçar / Abant (Bolu), Hürriyet Haber Ajansı.
Ve bu adam, vatanın harimini ve mukaddesatını haçlılara satmıştır... Bu adamın kurşundan yapılmış tabutu bir uçağa konulup atılmadığı müddetçe, Türkiye'nin ve Türkiye'yi taklit etmeye çalışan İslâm âleminin ondan kurtuluşu olmayacaktır. Put Adam, sayfa 446
Bu şahıs, Türk milletinin istiklal ve kurtuluş savaşını gerçekleştirmedi... Onun bütün inkılapları ve eserleri, bir daha dirilmeyecek şekilde mezara gömüldüğünde, hakiki kurtuluş savaşını biz gerçekleştireceğiz... Put Adam, sayfa 20
19 mayıs’ta Osmanlı'nın yıkılışını, Halifeliğin kaldırılışını ve Ayasofya'nın müze yapılışını kutladığınızın farkında mısınız !!!
tebbet suresinde neden ebu leheb'e lanet ediliyor! ebu leheb İslam düşmanıdır atatürk'te dönemin ebu leheb'i, firavunudur! Türkiye'nin özüne dönmesi için gerçek atatürk'ün anlatılması gerekiyor
biz #5816SayılıKanunKaldırılsın gerçekler ortaya çıksın diye beklerken kemalistler islam düşmanı atatürk'ün adı niye camide anılmadı diye hesap soruyor ŞUNU İYİ BİLİN; ATATÜRK'ÜN CAMİDE ÖVÜLDÜĞÜNÜ DUYARSANIZ O CAMİYİ TERK EDİN! KÜFRE RIZA KÜFÜRDÜR
5816 kanun atatürk'e hakaret kanunu değil atatürkü eleştirenleri hapse atan kanundur. adalet için ve chp'nin şerrinden kurtulmak için bu yasa kalkmalıdır. kemalist hakimlerin zulmüne göz yuman ak parti bu vebale ne zamana kadar ortak olacak?!
atatürk olmasaydı adınız “Yorgo” olurdu diyenlere tekrar hatırlatalım: Sizin muhtevanız gâvur olmuş!.. Adınız Müslüman adı olsa ne yazar! gavur gibi içki iç, gavur gibi dans et, gavur gibi yaşa, nerede Müslümanlık!
Madem atatürk deniliyor; Türklükle ilgili bir tane faaliyetini gösterin Şapka: ingilizlerin kıyafet: fransızların Alfabe: Latin alfabesi Yasalar: isviçre Cumartesi, pazar tatili: yahudi ve hristiyan tatili Eğitim: Avrupa tarzı Pardon Türklük nerede?!
Şapka ‘devrimine’ ve reformlara karşı gelenlerden asılanlar oldu. Nakşibendiler asıldı. Bu sert tutum Atatürk devriminin gerçeklerindendi. Ancak asılan ya da ağır cezaya uğratılan sol eğilimli tek bir kişi yoktur. Atilla İlhan Hangi Atatürk s.19
harf katliamı yaparak Osmanlıcayı latince ile değiştirerek İslamla halkın Arapla Türkün arasını açan kişiye "Başöğretmen Atatürk" denmesi de ayrı bir ironi neyin öğretmeni! dinsizliğin mi? dans etmenin mi? şapka takmanın mı?
“Kaza ve kader, talih ve tesadüf tabirleri Arapça’dır, Türkleri alakadar etmez.” M. Kemal Kaynak: Prof. İlkan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına
“İrtica ile boğuşmanın istilayı söküp atmaktan daha lâzım ve zor olduğunu belirtmek isteriz. Onun içindir ki, Kurtuluş savaşındaki(10bin) can kaybının 50 kat fazlasını irtica ile savaşta verildiğini hatırlatmak gerekir. (..) ” Kaynak: Falih Rıfkı Atay Eski Saat, S. 330 İrfan Orga, Atatürk s,265
Türk milleti, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.” M. Kemal Kaynak: Medeni Bilgiler, Afet İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1969, s 364-365.
“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.” Kaynak:İstanbul, Tekin Yayınevi, 1990, s 83-84.
İslamiyet, "ölülerinizi hayırla yadedin" der. Asil bir ihtar. Ölülerinizi yani sizden olanları, aynı mukaddeslere inanan, aynı kavgalara katılan, aynı emel veya hınçları bölüşen insanları. Cemil Meriç - Kırk Ambar
Eğer medeniyet, millî gelir alfabeyle artsaydı Ruslar, Çinliler alfabe değiştirirdi. Kendi alfabesini değiştiren hiçbir millet yok, olmayacak da. Öyleyse bu çılgınlığın sebebi ne? Cemil Meriç - Sosyoloji Notları ve Konferansları
Atatürkçülük asil cumhuriyetin resmi dinidir. Mitosu olmayan sığ, dalsız budaksız bir din. Tam robot dini. Bu gidişle bütün dünyanın Atatürkçü olması gerekecek. Yaşasın Atatürk, ulan biz Atatürkçüyüz. İbadet ve iman bu üç beş hecede başlayıp bitiyor. Cemil Meriç - Jurnal
Ben, Mekke fethinden sonrɑ putlɑrı yıkɑn bir peygɑmberin ümmetiyim, beni Atɑtürk heykelinin kɑrşısındɑ sɑygı duruşundɑ durdurɑmɑzsınız. Timurtaş Uçar
"Mustafa Kemal kafanın yalnız dışını değil içini de tanzime kalkıştı. Batı şapkaydı. Şapka ve itaat. Kalabalığın yerine şef düşünecekti. Kuran rafa kalktı. “Nutuk” çıktı ortaya. Önder önüne gelenin kellesini vurdurdu." Cemil Meriç (Jurnal 1)
Hayatımda iki şeyin 'Milli'sini sevmedim; Biri Milli Şef, diğeri Milli Piyango Osman Yüksel Serdengeçti
"Herkes putuna sahip çıksın çünkü o putları yıkmaya mecbur ve memuruz!" Salih Mirzabeyoğlu
Hakikatte bizim üç bayramımız olmalıdır; Ramazan Bayramı Kurban Bayramı 50 yıllık CHP'den nam ve nişan bırakmayacak günün bayramı… Necip Fazıl
Ölülerinizi hayır ile anınız!» emri, her ölüye değil, bizim ölülerimize mahsus bir keyfiyet... Bizden, yani İslâmdan olmayan ölüleri sadece ölmüş bulunmalarıyla imtiyaz sahibi kabul etmek mümkün olsaydı Hadiste «ölülerinizi» tabirinin «ölüleri» şeklinde olması lazımdıNecip Fazıl
Elbet bir gün hak kuvvete üstün gelecek ve necîb milletimiz hakikâtleri öğrenecektir. Sultan Vahdettin Han
"İnkılâp devrinde de roman, bir propaganda vasıtası olarak kullanıldı: Âdetâ, Çalıkuşu, kadını çalışma hayatına alıştırmak; Sinekli Bakkal, Sultan Hamid devrini kötülemek; Nur Baba, tarikatları zararlı göstermek için yazılmıştı." Ekrem Buğra Ekinci
Osmanlı rahatsız ediyordu Mustafa Kemal’i. Silinmesi gereken bir vesikaydı yakın tarih. Dil devrimi Selanik’in İstanbul’a isyanıdır. Osmanlı mirası yok edilemezdi. Ama nesillerin birbiriyle olan devamlılığı bozulabilirdi. Harf inkılabı altı yüzyılı rafa kaldırdı. Cemil Meriç
Selanik Dönmeleri, şunu bilsinler ki: Bu vatanı, bu milleti suyun öte tarafından gelen gayri Türkler kurtarmadı!.. Bu vatanı; bu milleti biz kurtardık, biz... Müslüman Türk milleti!.. Osman Yüksel Serdengeçti (Mâbetsiz Şehir s.152)
"Eğer sen kendi devrinin insanlarının İslamını bilmek istiyorsan, onların mescid kapılarındaki çokluğuna ve Hacc zamanı "Lebbeyk" diyen seslerinin gürültüsüne bakma! Sen onların Şeriat düşmanlarıyla olan münasebetlerine bak!" Ahmed Bin Hanbel hazretleri (El-Edebi Şeria)
Bize kalan aziz borç, asırlık zamanlardan; Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan Necip Fazıl
Allah Rasulu (salat ve selam olsun) 'ölüleri' değil, 'ÖlüleriNİZİ hayırla anın' buyurdu. Ölüm, katiller için sığınak olamaz. Herkes ne ise öyle bilinecek. İhsan Şenocak
1928'den bu yana, fikir ve edebiyat sahamızdaki kısırlığımızın baş sebebini latin harflerinde aramak gerekir. Salih Mirzabeyoğlu
Halk Partisi kurtla kuzuyu, insanla sırtlanı bir çuvala koyan madrabazlar kumpanyası. Kime karşı halk partisi? Kime karşı halkçı? Halkçılık halkın sırtına binen bir avuç aydının uydurduğu bir mit. hiçbir dâvası olmayan bir Halk Partisi. Bir nevi ur. Cemil Meriç Jurnal
Osman Yüksel SERDENGEÇTİ Mahkeme'de..!! 40’lı yıllarda TRT radyosunda konuşurken içinde Allah geçen bir cümle kurduğu için mahkemelik olur… hakim sorar: Evladım sen bu ülkede Allah demenin suç olduğunu, yasak olduğunu bilmiyor musun? Serdengeçti cevap verir...“Allah Allah...!”
Tanzimattan beri devam eden sahte inkılâplar ve bu inkılâpların türettiği sahte kahramanlar, dâvâmızın, müşahhas plânda baş meselesidir. Necip Fazıl (İdeolocya Örgüsü)
İslâm harflerinin terakkimize mani olduğunu ileri sürenler, Avrupa'nın bizi yok etmeye karar vermiş yazarlarıydı. İslâmiyet'e düşmandılar. Başlıca hedefleri bizi tarihimizden, irfanımızdan, bir kelimeyle İslâmiyetten koparmaktı. Cemil Meriç Büyük Gazete Söyleşisi - 1976
Lozan, Türk mukaddesatını, kulis arkası, kilise emrindeki garp emperyalizmasına peşkeş çekme işiydi. Necip Fazıl (Hücum Ve Polemik)
Ağaç köküyle yaşar, insan da öyle... Biz ise maziden koptuk, istikbale bağlanamadık. Türkiye bütün kütüphaneleri yakılan, bütün mazisi imha edilen, 600 yılı cerrahi bir ameliyatla içtimaî uzviyetinden koparılıp atılan bedbaht bir ülke. Cemil Meriç Bu Ülke
CHP bir parti değildir; Haçlı dünyasıyla anlaşmış olarak Türkün ruh kökünü kurutmaya memur bir ocaktır. Necip Fazıl (Çerçeve 4)
Bir devlet ki, bütün bir köyün sevgisini kazanan yaşlı din adamını Arapça ezan okuyor diye tartaklayacak kadar şuursuz ve eblehtir. Bütün Hıristiyan dünyanın, tek kelimesini anlamadan, Latince dua ettiğini bilmez. Cemil Meriç
Binaenaleyh şapkada, şapkayı aşan bir mânâ vardır. Bütün dinî, millî, bediî, tarihî ölçülerimizin istikrah duyduğu bu unsuru başımıza geçirmeye mecbur tutulmakla topyekûn mukaddesatımızı, tarihî can düşmanımızın emrine vermeye zorlanmış oluyorduk. Necip Fazıl İdeolocya Örgüsü
CHP bu milleti yoktan var ettiği iddiasıyla açıkgöz ve sahtekâr bir madde kurtarıcılığı imtiyazına dayanarak Türkün ruh köküne zıt, bu kökü baltalayıcı ve onu Batı uşaklığına bend edici, her türlü fikir ve dünya görüşünden yoksun öyle bir yol açmıştır ki, … Necip Fazıl
"Mağaralarda elifba kitaplarıyla kendi dinini, imanını okumak mecburiyetinde bırakılan halkın çocuklarıyız biz!" Muhsin Yazıcıoğlu
Kur’ân-ı Kerim basmak ve satmak yasaktı. Camilerin kimisi yıkılmış, kimisi kiraya verilmiş farklı amaçlarla kullanılıyordu. Dinî kitap sokmanın yasak olduğu Halkevleri’nde içki içilir, düzenlenen balo ve partilere katılmayan memurlar görevden alınırdı Osman Yüksel Serdengeçti
Bizler, İstiklal harbini birkaç kişinin eseri ve hüneri zanneden dar görüşlü zavallılar… Ne çabuk unuttuk, Hindli, Afganlı, Cezayirli, Libyalı kahramanların Anadolu’da İslâm için İstiklalimiz için şehid düştüklerini!.. Cahit Zarifoğlu
İlk Laik İblistir. Laiklik; Allah var kabul ederim ama koyduğu kanunları kabul etmem demektir.. Timurtaş Uçar
Tarihimiz tepeden tırnağa değiştirilmelidir. Çünkü tarih kitaplarımız Haçlıların en büyük zaferidir. Cemil Meriç
Dünyadaki hayatının hesabını ahirette laikliğe göre değil şeriate göre vereceksin. Timurtaş Uçar
Ah, küçük hokkabazlık, Sefil aynalı dolap; Bir şapka, bir eldiven, Bir maymun ve inkılap Necip Fazıl
Laik Avrupa’da ‘’Hristiyan Demokrat’’, Hristiyan Sosyalist’’ gibi partiler ve daha neler ve neler var da, Türkiye’de yâni onun taklit ülkesinde ‘’İslam’’ kelimesiyle başlayan hiçbir kuruluşa yer yok!... Necip Fazıl Türkiye’nin Manzarası
1923 tamamıyla bir yabancılaştırma, değerlerimizden kopma dönemidir. "Allah" demenin bile yasak olduğu bir dönemdi. Çocukluğumda mahalle mektebinde hoca bize Kuran-ı Kerim öğretirken, baskına karşı biri kapıda nöbet tutardı. Korku içinde gidip gelirdik. NURİ PAKDİL
Mıgırdıç'ı sever de Osman'ı sevmez zındık İti-domuzu sever, insanı sevmez zındık İster ki diz üstüne çökertilsin Türkiye Ekmeğini yer amma vatanı sevmez zındık. Abdurrahim Karakoç
Hiçbir ülkenin eşine rastlamadığı bir vandalizme inkılâp adı verilir: Dil İnkılâbı. Aydınlar ebedi şef’in ölümünden sonra büsbütün gemi azıya alır. Dil devrimi politikanın emrindedir artık. Ona dil uzatmak, devlete karşı koymaktır. Cemil Meriç
1923-1950 arası ne yapılmışsa, Türk milletini, ruhta, ahlâkta, irfanda, tarihte, fikirde, sanatta, sıhhatte, millî benlikte, şahsiyette, bir daha dirilmemecesine vurmak için yapılmıştır. Necip Fazıl
Bana haksız yere vatana ihanet suçu isnat edenler, hilafeti hukuk ve nüfuzundan ayırıp değiştirerek bu Muhammedî saltanatı yıkmış ve yalnız vatanlarına değil, bütün İslam alemine ihanet etmişlerdir. Sultan Vahdettin
Bizler vatanın kurtuluşunu ‘İnkılâp Tarihi’ dedikleri, şeflerinin fotoğraf albümünden başka bir şey olmayan, derme çatma kitaplardan öğrenecek değiliz! Osman Yüksel Serdengeçti
“Benim hayatımı boş verin¸ eğer işgalciler Aziz İstanbul’un fetih sembolü olan Ayasofya’ya çan takmaya gelirlerse; benden emir beklemeden ateş açın ve son nefesinize kadar Ayasofya Camii için savaşın!” Sultan Vahdeddin Han
Halbuki, Kimde hakikat gördünse sen ondan çok korktun, Tevkifler yaptın, evleri bastın. Neydi kastın? Çok insan astın. Tevkif olundum, köşküm basıldı, Dört çuval evrakım da alındı, Fakat gördün ki, hiç korkmam ben, Niçin ya hala sen Korkuyorsun hakikatten? Kazım Karabekir
Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman Görürler nasılmış, neymiş kahraman Necip Fazıl
Nesillere kahraman diye tanıtılanlar, İslam'dan tiksinmenin fikri ve fiili icracıları olmuştur Necip Fazıl
Chp bir parti değil. Türk'e dinini, dilini, ve özünü kaybettirmeye memur, bir katliam müessesesidir. Necip Fazıl
Hürriyet hokkabazlık, gökte havai fişek; Toprakta da hürriyet diye tepinir eşek... Necip Fazıl
Çöplüğe attılar da mukaddes emaneti.. Hak bellettiler hakka en büyük ihaneti. Necip Fazıl
Kaptanı Yahudi Çarkçısı mason Tayfası dönme Rotası dinsizlik olan hürriyet gemisinden ne bekliyorsun Necip Fazıl
Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm. Cemil Meriç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)