21 Ekim 2018 Pazar

Andımız ırkçı bölücü faşist bir dayatmadır








Andımız ile çocuklarımıza şirk merasimi mi yaptırıyorlar ?

Kemalizm; – imanın 6 şartının karşısına “CHP’nin 6 oku”nu,

– Elhamdulillah Müslümanım yerine “Ne mutlu Türküm diyene” sloganını,

– Amentü’nün karşısına ise “Andımız”ı koydu.

Hedef; “Türklük” ambalajına sarılmış “gavurluğu” Müslümanlara pazarlayıp onları Islam’dan uzaklaştırmaktır.*

ANDIMIZ: “Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”

EL CEVAB: Enam Suresi:“162 – De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.”***

ANDIMIZ:“Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk”[1]

EL CEVAB: Müminun Suresi: “80 – Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız? (…) 84 – (Resulüm!) de ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?” 85 – “Allah’a aittir” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?” de. 86 – “Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş’ın Rabbi kimdir?” diye sor. 87 – “(Onlar da) Allah’ındır.” diyecekler. “Şu halde siz Allah’tan korkmaz mısınız?” de. 88 – “Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir?” diye sor. 89 – “(Bunlar da) Allah’ındır.” diyecekler. “Öyle ise nasıl olur da büyülenirsiniz?” de. 90 – Doğrusu biz onlara hakkı getirdik; onlar ise cidden yalancıdırlar. 91 – Allah evlat edinmemiştir; O’nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi takdirde her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder ve bir gün mutlaka onlardan biri diğerine galip gelirdi. Allah, onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir. 92 – Allah, gaybı da, açık olanı da bilir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.”*

Andımız’ın ilk bölümünü 1933’te Reşit Galip yazmıştı. Ikinci bölümü ise 12 Mart darbesinden sonra ara rejim hükümetince ilave edildi.

Reşit Galip masondur.[2] Ayrıca Yahudi okulunda okumuştur. Bunu bizzat kendisi 23 Kasım 1919’da Köycüler cemiyetinde ilk tahsil hayatını anlatırken şöyle ifade etmiştir:

“Rodos’da doğdum. Tahsili iptidaimi evde yaptım. Sonra Alliance Israelite’e girdim. Bir sene sonra umumiyetle olduğu gibi Abdülhamid’in emriyle çıkarıldım. Rüştiye ile beş senelik idadiyi Rodos’da ve yedi senelik idadiyi Izmir’de 1324’de ikmal ettim.(..) Sonra iki sene Rodos’da Frerlerin St. Jean Baptiste Kolleji’ne devam ettim.”[3]

Reşit Galip gibi bir masonun yazdığı metinle Türklük taslamak cahilliktir… Zira sözde “Türkçülük” için Andımızı okutmak; “benim Filistin, Bosna, Sudan, Musul, Mısır gibi bir davam yok” demektir. “Türkiye sınırlarında sünepe gibi yaşayacağım” demektir. Israil okuluna gitmiş olan Mason Reşit Galip bunu boşuna yazmadı. Unutmayın; Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Emperyalistlerin çizdiği mevcut sınırlarında sünepe gibi yaşayamaz… Türkçülük yapamaz, kuşatıcı olmalıdır.

Kaldı ki bizim Türkçüler;


“Türk’ün Yeni Amentü”sünü yahudi Moiz Kohen’den,[4]


“Öğrenci Andı”nı mason Reşit Galip’ten,


“Medeni Kanunu”nu bayrağı haç olan Isviçre’den,


“Alfabeyi” ise Latince’den aldı.

Toplama bilgisayar gibi… Bu nasıl Türklük!?

Bu Türklük değil; GAVURLUKTUR ! Uyanın…

Ne demişler; gerçek Atalarını tanımayan, it peşinde gezermiş..

**********KAYNAKLAR:

[1] “Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk” cümlesi 29 Ağustos 1972 tarih ve 14291 sayılı Resmî Gazetede neşredilen ilkokullar yönetmeliğinin 78. Maddesinde “Öğrenci Andı”nda yer alıyordu, ancak daha sonra değiştirilmiştir.

[2] Ilhami Soysal, Dünyada ve Türkiye’de Masonluk ve Masonlar, Der Yayınları, Istanbul 1988, sayfa 13.

Ayrıca Bakınız;

Dr. Zeki Yıldırım, Geçmişten Günümüze Masonluk Tarihi, Kalipso Yayınları, Istanbul, sayfa 168.

[3] A. Şevket Elman, Dr. Reşit Galip, Ankara 1953, sayfa 2-3.

Ayrıca Bakınız;

– Enver Behnan, “Reşit Galip’in Hayatı”, Çığır Dergisi, Mayıs 1934.

– Saadet Tekin, “Dr. Reşit Galip ve Üniversite Reformu”, DEÜ Atatürk Ilkeleri ve Inkılap Tarihi Enstitüsü Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl 1992, Cild 1, Sayı 2, sayfa 179.

[4] Türkçülük yapan Munis Tekinalp takma adlı Yahudi Moiz Kohen’in yazdığı “Türkün Yeni Amentüsü”nü görmek için tıklayınız;

http://belgelerlegercektarih.com/2014/11/15/munis-tekinalp-turkcu-bir-yahudinin-gercek-yuzu/

.ANDI(N)IZ

Artık, yazmak yerine yutkunup geçiştirmeyi deneyeyim diyorum ama olmuyor...

Dengesizliği, paylaştığı videodan belli olan bir genç, Atatürk büstüne şaplak attı diye, derdest eden polis memurunca tek ayak üzerinde bekletilip, tekmelenerek “ben bir orospu çocuğuyum” dedirtilerek heykelden özür diletiliyor…

Aklı sıra “geciken adalet, adalet değildir” anlayışıyla cezayı peşin kesen işgüzar memurun aleni işkencesine mi yoksa ona bu cesareti veren vasata mı yanayım, bilemiyorum…

Konuyla doğrudan ilgisi bulunmasa da, Danıştay ilgili dairesince okullarda zorunlu olarak okutulan "andımızın" kaldırılmasına dair haber de eklenince içimi kaleme dökmeden edemedim…

Mahkemenin idarenin yerine geçerek okullara nizamat verme garabetini şimdilik bir kenara bırakıyorum…

Karar, etkisini hemencecik göstermiş olmalı ki; mevsim sonbahar olmasına rağmen İzmir’in dağlarında çiçekler açmış; bir kısım vatandaşımız toplu halde “andımız” ayinine iştirak ederek yüksek sesle zaferlerini kutlamaya başlamışlar…

Bazısıysa cezbeye kapılarak “Türkçe Ezanlı” günlere az kaldı paylaşımında bulunmuş…

Valla sizi bilmem ama geldiğimiz aşama itibarıyla artık hiçbir şey bana sürpriz gelmiyor…

Kendini devrimci olarak tanımlayan öz-hakiki statükocular, 16 yıllık muhafazakar iktidarın bir kısım hatalarından beslenip, yeniden özgüven kazanmaya başladılar, tespitinde bulunsak abartmış olmayız herhalde…

Esasında ne tek adamla, ne de herhangi bir ideolojinin devlet aygıtı vasıtasıyla dayatılmasıyla problem yaşıyorlar… Yeter ki bu tek adam Şevket Süreyya’nın "tek adamı", ve yine yeter ki devlet zoruyla dayatılan ideoloji Kemalizm olsun her gün bayram edecekler…

1930’lu yıllardaki “asr-ı saadet” takıntısıyla malül Kemalist selefilerin demokrat olmalarını beklemek, otobüs durağında tren beklemek kadar abesle iştigaldir… Muhatapları, leküm diniküm paydasında buluşmaya razı olsalar da, onlar herkesi kendilerine benzetmedikçe, huzura eremeyecekler… Bırakın diğerlerine karşı tutumlarını, kendi içlerindeki en ufak bir farklığa dahi tekfirle karşılık vermiyorlar mı…

Bir kısmı şimdiden ellerine mühür alarak “andımıza karşı çıkan herkes PKK’lıdır, FETÖ’cüdür" damgasını vurmaya başlamış…

Bugüne dek, içinde çözüm önerisi barındırmayan hiçbir eleştiride bulunmadım…

Belli ki, malum andın okunmayışından rahatsız olan ciddi bir kitle var…

Madem, laik sistemde yaşıyoruz sair tüm ayinler gibi siz de “andınızı” dayatmayın ne olur… Her şeyi devletten beklemek yerine; ister cehri zikirle koro halinde, ister zikri-i hafiyle içten okuyarak mutlu olmanın çaresini bakın…

"Yok, hayır, bizim ayinimize iştirak etmezseniz bundan ciddi rahatsızlık duyarız ve gerekirse devlet erkini devreye sokup herkese zorla okuturuz" derseniz… Bunun adı resmen faşizmdir…

İmparatorluk bakiyesi bir ülke, tabiatı gereği birçok etnik unsur barındırır… İstemeyen hiçbir insana “varlığım Türk varlığına armağan olsun dedirtemezsiniz”… İyi ama Ata, herkesin Türk kökenli olmayacağın öngörerek “ne mutlu Türk olana” değil “ne mutlu Türküm diyene” diyerek sair unsurlara da mutlu olmanın kapısını araladığına göre; bu nankörler de “ne mutlu türküm diyen” bakaya kotasından mutlu olmanın çaresine baksın, parodisine kendiniz inanın ama ne olur başkasını ikna etmeye çalışmayın…

İçinden gelmediği halde zaruretten ötürü “Ey büyük Atatürk, açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and içerim” demek durumunda bırakılan insanları, yalan yere yemin ettirmenin/ikiyüzlülüğe sevk etmenin, nasıl bir travma yarattığını idrak edin, ne olur…

Ülkenin birliğine ve dirliğine hiçbir katkısı bulunmayan, bilakis sosyolojiyle taban tabana zıt bu uygulamayla aidiyet duygusunu değil tam tersine ayrılıkları körüklerseniz…

Bu milletin birlikte slogan atan gençliğe değil, ülkeye aidiyet hislerini güçlendirecek politikalara ihtiyacı var… Bunlar da hamaset, slogan ve içi boş lafların koro halinde terennüm edilmesiyle gerçekleşmiyor, maalesef... Gelin maziye dönüş yerine, bizi duygudaş yapacak, ortak bir akılda buluşturacak, müşterek bir geleceğe odaklayacak projelere kafa yoralım…

"Bu işte yokum" diyorsanız hiç olmazsa, bırakın dağınık kalsın...

Abdullah Yaman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.